"Osmanoğullarının âkıbeti nasıl olacak ağabey?.."
06/12/2024 Cuma Köşe yazarı V.T
Kânûnî, süt
kardeşi Yahyâ Efendi'ye bir gün istikballeriyle ilgili bir sual sorar!
Beşiktaşlı
Yahyâ Efendi Osmanlı Devleti zamânında yetişen âlim ve evliyanın büyüklerindendir.
1494 (H.900) senesi Trabzon’da doğdu. Kânûnî Sultan Süleymân da Trabzon’da aynı
sene aynı haftada doğdu. Kânûnî ile süt kardeşi oldular. Kânûnî dünyâya
geldiğinde, annesi Âişe Hafsa Sultanın sütü kesilmişti. Bunun üzerine Kânûnî’yi
Yahyâ Efendinin annesi emzirdi...
İlim
tahsili için İstanbul’a gelen Yahyâ Efendi, "Zenbilli"
şöhretiyle meşhûr, Müftiy-ül-enâm Ali Cemâlî Efendinin hizmet ve sohbetlerine
kavuştu. Ali Cemâlî Efendinin vefâtından sonra müderris oldu. Yahyâ Efendi,
çeşitli medreselerde vazîfe yaptıktan sonra, Beşiktaş’ta satın aldığı deniz
kenarındaki bahçesinde, bir ev ve mescid yaptırdı ve burada talebe yetiştirdi.
1569 (H.977) senesinde vefât etti...
Kânûnî
Sultan Süleymân tahta geçince, ona çok yakın alâka gösterdi. Bir gün cihân
pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleymân Han, Yahyâ Efendi hazretlerine bir hatt-ı şerîf
gönderdi ve; “Ağabey! Sen ilâhî sırlara vâkıfsın, bilirsin. Kerem eyle de bize
Osmanoğullarının âkıbetinin ne olacağını haber ver. Nesli kesilip yok mu
olacak? Yok olacaksa, bu hangi sebeptendir?” dedi...
Hatt-ı
şerîfi okuyan Yahyâ Efendi eline kalem kâğıt alıp; “Kardeşim! Neme gerek” diye
iri harflerle yazıp Kânûnî’ye gönderdi. Kânûnî, Yahyâ Efendiden gelen mektûbu
okuduğunda hayretler içinde kaldı. Fakat bir şey anlamamıştı. Derhal bir kayık
hazırlanmasını emretti ve bu bilmece sözün mânâsını anlamak için Yahyâ
Efendinin dergâhına geldi. Yahyâ Efendiyi görür görmez; “Ağabey! Ne olur
gizlemeyip, suâlime cevap veriniz. Biz de ona göre hareket edelim” dedi. Yahyâ
Efendi bunun üzerine tebessüm edip; “Biz cevap verdik. Bu sözümüzü anlayamamana
şaşarız” dedi. Kânûnî; “Nasıl?” deyince, Yahyâ Efendi; “Zulüm, haksızlık
yayılsa, işitenler de; 'Neme gerek' dese ve onu önlemeye çalışmasalar,
sonra koyunu kurt değil de çoban yese, bilenler de bunu söylemeyip gizlese,
fakirler, muhtaçlar, gariplerin feryâdı göklere çıkıp bunları taşlardan başkası
işitmese, işte o zaman felâkettir. Neslinin o zaman yok olmasından korkulur.
Hazînelerin boşalır. Askerin itâat etmez olur ve yolundan gitmezler. Yok olmak
mukadderdir” buyurdu...
Kânûnî
bunları işitince, gözyaşlarını tutamadı. Yahyâ Efendiye olan sevgisi daha da
arttı...