Bir işte ihlâs yoksa…
12/08/2022 Cuma Köşe yazarı A.U
Mevlânâ hazretlerine bir
gün;
“İhlâs nedir?” diye sorarlar.
Onlara şu menkıbeyi
anlatır:
Bir ilim talebesi,
zengin bir tüccarla yolculuğa çıkar.
Talebe, fakirdir,
gariptir.
Elbisesi yırtık ve
eskidir.
Ayakkabı mı? Ne gezer!
Yalın ayaktır zavallı.
Zengin bunu fark eder.
Garibi sevindirmek
ister.
Bir mola yerinde bir
çift pabuç alıp giydirir.
Talebe çok sevinir.
Sonra yola devam
ederler.
Fakat tüccar ikide bir
ikaz eder garibi:
“Aman ha iyi yürü,
eskimesin pabuçlar!”
Zavallı “Peki” der.
Daha bir dikkatli
yürür.
Ama ikazlar bitmez.
“Düzgün yerlerden
yürü!”
Sonra bir ikaz daha:
“Sivri taşlara basma!”
Bir daha:
“Sürüme ayağını!”
Garibin canı sıkılsa
da belli etmez önceleri.
Sabredip “Peki” der
hep.
Ama ikazlar bitesi
değildir.
Devam edince, sabrı
taşar.
Pabuçları çıkarıp
fırlatır önüne.
Adam şaşırır!
“Ne yapıyorsun öyle?”
der.
Talebe, o kızgınlıkla;
“Pabuçların senin olsun. Ben, yıllardır yalın ayak yürüdüm. Bana, hiç kimse böyle şartlar koşmadı. Yine öyle yürürüm” der.