İslâmiyette “cihâd” ne demektir?
21/06/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Hadîs-i şerifte buyuruldu ki: “Kim i'lâ-yı kelimetullah için harb
ederse, o, Allah yolunda savaşmış olur.”
Mukaddes dînimiz İslâmiyete göre “Cihâd” ne demektir,
şimdi onu kısaca tarîf ederek konumuza giriş yapalım:
“Cihâd: İnsanların, İslâmiyeti işitmelerine ve Müslümân olmakla
şereflenmelerine mâni olan veya Müslümânların dînine, vatanına ve nâmûsuna
saldıran düşmânı defetmek için yapılan muhârebe yâhut cân, mâl, söz, neşriyât
ve diğer vâsıtalarla İslâmiyeti anlatmak ve müdâfaa etmek” şeklinde tarîf
edilmektedir.
Cihâdın diğer bir ta’rîfi de şöyledir: “Dînî emirleri öğrenip ona
göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya
çalışmak, İslâm’ı teblîğ, nefse ve dış düşmânlara karşı mücâdele etmek.”
Allahü teâlâ, 2 âyet-i kerîmede buyurmuştur ki (meâlen):
“İçinizden, insanları hayra çağıracak, ma'rûfu emredecek, kötülükten
alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân,
104)
“Mü'minler, ma'rûf olan şeyleri emrederler.” (Âl-i İmrân,
114)
Âyetlerde geçen “Ma'rûf: Dînin ve aklın beğendiği şeyler” demektir.
Bir hadîs-i şerîfte de buyurulmuştur ki: “Ma'rûfu ve (o ma'rûfu)
yapanı sevin. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, bereket ve
âfiyet onlarla berâberdir.” (Râmûzül-Ehâdîs)
Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “İslâm’ın zirvesi cihâddır” [Tirmizî, Îmân 8
/ 2616; İbn-i Mâce, Fiten 12; Ahmed, V, 245-246]
Yine, “Cihâd, amellerin zirvesidir, kubbesidir” buyurmuştur.
[Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 22 / 1658]
Muhammed Tâhir Sünbül Mekkî isimli âlim demiştir ki:
“İbâdetlerin en kıymetlisi, farz-ı ayn olanlardır. Farzlardan sonra en
kıymetlisi, Şâfiî mezhebinde sünnet namazlar, Hanbelî mezhebinde cihâd
(Allah yolunda harb etmek), Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde ise,
önce ilim öğrenmek ve öğretmek ve sonra cihâddır.”
Sahîh-i Müslim’de zikredilen bir hadîs-i şerifte: “Kim i'lâ-yı kelimetullah için
harb ederse, o, Allah yolunda savaşmış olur” buyurulmuştur. Peki, “i'lâ-yı
kelimetullah” ne demektir?
“İ'lâ-yı Kelimetullah: Allahü teâlânın ismini yüceltmek, İslâm dînini
yaymak” demektir.
Dârul-fünûn müderrislerinden Seyyid Abdülhakîm (rahmetullahi
aleyh) buyurmuştur ki: “Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve
sellem) vefâtında, Eshâb-ı kirâmın hepsi, sonra da evlâdları, cihâd için,
i'lâ-yı kelimetullah için Arabistan'dan çıktılar. İslâm ordusu,
Asya'nın ötelerine, Afrika'ya, Kıbrıs'a, İstanbul'a, hâsılı her yere
dağıldılar. Allah'ın dînini, O'nun kullarına tanıtmak için savaştılar
ve cânlarını fedâ ettiler. Ecdâdımız keyif için, tama' için cihâd
yapmadılar. İ'lâ-yı kelimetullah için yaptılar.”
İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) de çok mühim bir îkâz ve tenbîhte bulunmaktadır: “…Muhârebeye (savaşa) gitmekten maksad, i'lâ-yı kelimetullah (Allahü teâlânın ismini, dînini yaymak ve yükseltmek) ve dîn düşmânlarını zayıflatmak ve bozguna uğratmak olmalıdır…”