Kur'ân-ı kerimdeki çok gizli ve derin bilgiler...
19/10/2021 Salı Köşe yazarı V.T
Allahü teâlâ, kendi
kitabını ikiye ayırdı: Muhkemât ve Müteşâbihât...
Kâsım er-Ruaynî
hazretleri kıraat âlimidir. 538 (m. 1144)’de Endülüs’te (İspanya) Belensiye
(Valencia) civarında Şâtıbe (Jativa) şehrinde doğdu. Burada tahsilini
tamamlayıp hacca gitmek üzere memleketinden ayrıldı. Dönüşte Kahire’ye
yerleşip burada evlendi. Fâzıliyye Medresesi’nde kıraat dersleri verdi. 590’da
(m. 1194) Kahire’de vefat etti. “ez-Zâ’ât fi’l-Kur’ân” isimli eserine şöyle
yazmaktadır:
Allahü teâlâ, kendi
kitabını ikiye ayırdı. (Muhkemât) ve (Müteşâbihât). Bunlardan birincisi,
İslâmiyet bilgilerinin ve ahkâmının kaynağıdır. İkincisi, hakîkatlerin ve
sırların hazînesidir. El, yüz, ayak, baldır, parmaklar ve parmak uçları,
Kur'ân-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde yazılıdır. Bunların hepsi,
müteşâbihâttandır. Bunlar gibi, Kur'ân-ı kerimdeki sûrelerin başında bulunan
harfler de müteşâbihâttandır. Bunların ne demek olduğu, yalnız (ulemâ-i
râsihîn) denilen büyüklere bildirilmiştir. Âyet-i kerimedeki (el) kelimesinin,
kudret demek olduğunu ve (yüz) kelimesinin zat demek olduğunu sanmayınız!
Bunlar çok gizli, derin bilgilerdir. En yüksek olanlara bildirilmiştir.
Sûrelerin başındaki (Hurûf-i mukatta'ât) denilen harfler ile ne bildirildiği
nasıl anlatılabilir? Çünki bunların her harfi, âşık ile mâşuk arasındaki gizli
esrârın denizleridir. Sevenle sevgilinin ince işaretlerinden örtülü birer
işarettir. Muhkemât, her ne kadar Kur'ân-ı kerimin temelleridir. Fakat,
bunların meyveleri ve netîceleri olan müteşâbihât, Kur'ân-ı kerimin maksatları,
gayeleridir. Temel, binâyı tutmaktan başka bir şeye yaramaz. Netîceleri, meyveleri
elde etmek için vâsıtadan başka bir şey değildir.
Bundan dolayı,
Kur'ân-ı kerimin özü müteşâbihâttır. Kur'ân-ı kerimdeki muhkemât ise, bu özün,
bu çekirdeğin kabuğudur. Müteşâbihât, şifre ile, işaret ile, aslı, özü
bildiriyor. Ulûhiyyet mertebesinin inceliklerini haber veriyor. Muhkemât böyle
değildir. Müteşâbihât, hakîkatlerdir. Muhkemât ise, müteşâbihâtın yanında, o
hakîkatlerin sûretleri, görünüşleridir.
Kur'ân-ı kerimdeki bilgilerin özü ile kabuğunu ve hakîkati ile sûretini birlikte elde edebilen âlime (Âlim-i râsih) denir. Zâhir âlimleri, bu ilimlerin yalnız kabuğunu öğrenirler. Yalnız muhkemâtı bilirler. (Ulemâ-i râsihîn) ise, muhkemât bilgilerini elde ettikten sonra, müteşâbihât ile ne denilmek istenildiğini anlarlar. Sûret ile hakîkati, yâni muhkem ile müteşâbihi birleştirirler.