"Misafir istemeyende hayır yoktur..."
22/04/2022 Cuma Köşe yazarı A.D
"Amellerin en
faziletlisi, bir müminin ayıbını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını
karşılamak suretiyle onu sevindirmektir."
Mübarek günlerdeyiz,
(korona tehlikesi iyice azaldı; fırsatları iyi değerlendirelim.) Bu ayda iftar
vermek çok sevaptır. (Evlerimizde veremesek de), Çevremizdeki fakir ve
yetimleri, Öğrenci Yurtlarında kalan ve geleceğin teminatı olan gençlerimizi
unutmayalım... Mesela İhlas Vakfı aracılığıyla Afrika’daki kardeşlerimize de
iftar verebilirsiniz…
Yolda karşılaştığımız
oruçluya, bir hurma veya bir zeytin verilse de iftar verme sevabına kavuşulur.
Peygamber efendimiz;
"Bir kimse, bu
ayda bir oruçluya iftar verirse günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona
sevab verilir" buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek
kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben;
"Bir hurmayla
iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu
sevab verilir" buyurdu...
İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki:
"Bu ayda bir
oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun
sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç
azalmaz..."
Her zaman misafir
gelmesini arzu etmelidir. Peygamber efendimiz;
(Misafir istemeyende
hayır yoktur) buyurdu.
Misafire yedirmekle,
sadaka vermekle, insanın eli daralmaz. Cimrilik çok kötüdür. Misafir kabul edip
cimrilikten kurtulmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Amellerin
en faziletlisi, bir müminin ayıbını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını
karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.)
***
Osmanlı döneminde zengin
köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk için
de sofralar hazırlanırdı. Kapıdan kim gelirse geri çevrilmezdi. İftarın
verildiği köşk veya konak ziyafet evi halini alırdı. Misafirler iftarını yapıp
teravihe gitmek üzereyken hane sahibi tarafından; kehribar tesbihler, oltu
taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi...
Cömertliği ve hayırseverliğiyle meşhur olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın Sadrazamı Mahmut Paşa'nın verdiği iftarlar daha farklı idi... Mahmut Paşa'nın konağında iftar yapanlar, diş kirasına ilâveten her akşam, mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerlerdi. Çünkü Paşa, pilavlar pişirilirken, kazanlara nohut biçimi verilmiş altınlar da attırırdı. İşte bu durum, "Kısmetinde olan, kaşığında çıkar" sözünü darb-ı mesel hâline getirmişti...