Vefakâr talebe ve gerçek kulluk...
22/10/2021 Cuma Köşe yazarı A.D
"Bak evladım!
Bize düşen, iradelerimizi Onun iradesine uydurmak, kulluk böyle olur, kul isek
böyle olmalıyız. Takdir Rabbimizindir..."
Bir zaman, bulunduğu
beldede çok sevilen ve sayılan bir mürşid-i kâmil vardı... Bu zatın, yüzlerce
de talebesi vardı, onları yetiştiriyordu...
Talebelerinden
bazıları evliyalık makamında yükselip, "Levh-i Mahfuz"u görmeye
başlamışlardı. Tuhaf olan, Levh-i Mahfuzu gören talebe, bu mürşid-i kâmilden
bir bahane ile uzaklaşıyordu. O mübarek zat da onlara hiçbir şey demiyordu.
[İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş
yapacakları gibi bütün bilgiler, Levh-i Mahfuzda yazılıdır.]
Kalan talebelerden biri de bu makama yükselmiş, Levh-i Mahfuzu görmeye
başlamıştı, ama o, diğerleri gibi hocasını terk etmedi. Ancak eski neşesi
gitmiş, hep üzüntülü duruyordu...
Bu sadık talebe, bir
gün mürşidiyle yalnızken, hocası, üzüntüsünün sebebini sordu. Talebe sustu.
Bunun üzerine hocası,
-"Bazı
arkadaşların bizi terk etti, sen niye terk etmedin?" diye sordu.
Talebe yine sustu. Hocası;
-"O
arkadaşlarının bizi neden terk ettiklerini biliyor musun?" diye sordu. Talebe
yine cevap vermedi. Hocası;
-"Bak evladım,
ahde vefa gösterip terk etmediğin için sana anlatayım" diyerek şunları
söyledi:
-"O arkadaşların ve sen, Allahü teâlânın izni ve ihsanıyla evliyalık
yolunda epey mesafe katettiniz. Levh-i Mahfuzu görür hâle geldiniz. O
arkadaşların Levh-i Mahfuza bakınca benim Cehennemlik olduğumu gördüler, o
yüzden bir şey de demeyip benden kaçtılar... Yavrum, sizin bir sefer
gördüğünüzü ben kırk yıldır görüyorum. Ama ne yapayım? Yüce Rabbim öyle takdir
buyurmuş. Ben Ona ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği sevgili Peygamber
efendimize iman ettim, O ne getirmişse hepsine inandım, hepsini beğendim, kabul
ettim. Emredilenleri yapıyor, yasak edilenlerden kaçıyorum. Bana düşen bu, iman
etmek, vazifelerimi yapmak. Rabbim dilerse kabul eder, dilerse kabul etmez.
Bize düşen, iradelerimizi Onun iradesine uydurmak, kulluk böyle olur, kul isek
böyle olmalıyız. Takdir Rabbimizindir..."
Sonrası bunları söyledikten sonra ağlamaya başladı. Talebesi de ağlıyordu.
Epey bir zaman ağlaştılar.
Talebenin birden yüzü değişti;
-"Hocam, hocam,
bakın bakın, Levh-i Mahfuza bakın! İsminiz yer değiştirdi, Cennetlikler
kısmına geçti" diye sevinçle bağırdı. Hocası, gözyaşlarını silip
bakınca aynı şeyi gördü, "Elhamdülillah" diyerek, şükür
secdesine gitti...
İşte her mümin de, bu
büyük zatlar gibi son nefesinden korkup, Allah’ın rahmetinden de ümidini
kesmemeli...
Cenâb-ı Hakk, encamımızı hayreylesin...