"Kelime-i şehâdeti söyleyen mümindir"
31/01/2020 Cuma Köşe yazarı V.T
"Müminlerin sözünü ve şehâdetini reddetmek hiç uygun değildir."
İznikli Ali Çelebi Osmanlı âlimlerinden olup Şeyh Edebâlî neslindendir.
İznik’te doğdu. Burada medrese tahsilinden sonra Sultan III. Mehmed Han
zamanında İstanbul'a gelerek medreselerde tefsir, tasavvuf ve kelâm dersleri
verdi. "Müellif-i Cedid" ismiyle şöhret buldu. Aziz Mahmud Hüdai
hazretlerine intisab ederek Celvetî tarikatı icazeti aldı. 1108 (m. 1696)’da
Eyüp’te vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Kelime-i şehâdet söyleyenlerin hepsini mümin kabul etmelidir. Büyük
günâhları varsa, bu sebeple kendilerine küfür ve nifak damgasını vurmamalıdır.
Kendi îmânında ve onların îmânında şüphe etmemelidir. Çünkü Allahü teâlâ,
günahkârları mümin olarak isimlendirdi ve Nûr sûresi 31. âyet-i kerîmesinde
meâlen; “...Ey müminler! Hepiniz Allahü teâlâya tövbe ediniz ki, dünyâ ve
âhiret saâdatine kavuşasınız” buyurdu.
Âsîlere tövbeyi emreden (olanların îmânını kabul eden) Allahü teâlâya
muhalefet etmek uygun değildir. Allahü teâlânın bu emrinde şüphe etmek ve bunu
reddetmek de asla caiz değildir. Müminlerin sözünü ve şehâdetini reddetmek ve
onları yalancı zannetmek de hiç uygun değildir. Çünkü ateşperest, putperest,
Yahudi gibi küfür, şirk ve dalâlet ehli bir kimseden bu Kelime-i şehâdeti
işiten bir mümin bunu işittiğine dâir şâhidlik ederse, bütün İslâm kadıları, o
kimsenin Müslüman olduğuna hükmederler.”
Bir hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)
Hazreti Ali’ye buyurdu ki: “Yâ Ali! Altıyüzbin koyun mu istersin, yahut
altıyüzbin altın mı veyahut altıyüzbin nasihat mı istersin?” Hazreti Ali
dedi ki: “Altıyüzbin nasihat isterim.” Peygamber efendimiz buyurdu
ki:
“Şu altı nasîhata uyarsan, altıyüzbin nasîhate uymuş olursun. 1.
Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları ifâ et. Yani farzlardaki
rükünleri, vâcibleri, sünnetleri müstehabları ifâ et. 2. Herkes dünya ile
meşgûl olurken, sen Allahü teâlâyı hatırla, yani din ile meşgul ol, dine
uygun yaşa, dine uygun kazan, dîne uygun harca. 3. Herkes birbirinin ayıbını
araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıplarınla meşgûl ol. 4. Herkes
dünyâyı imâr ederken, sen dinini imâr et, zînetlendir. 5. Herkes halka
yaklaşmak için vâsıta ararken, halkın rızâsını gözetirken, sen Hakkın rızasını
gözet. Allahü teâlâya yaklaştırıcı sebep ve vâsıtaları ara. 6. Herkes çok amel
işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlâslı olmasına dikkat et.”