Akrabana din bilgisi öğretmeyi terk etme!
03/01/2024 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Kul haklarından en önemlisi akrabasına ve emri altında olanlara Emr-i mâruf
yapmamaktır!
Hacı Sâdık Efendi Kayseri âlim ve velîlerindendir. 1768 (H.1182) senesinde
Kayseri'de doğdu. Ürgüp'e giderek Ürgüplü Hacı Mustafa Efendinin derslerine,
devâm etti. sonra Amasya, Ankara, bilâhare İstanbul'a giderek meşhûr âlimlerin
derslerine devâm etti. İlim ve fazîlette yüksek derece sâhibi oldu. Rüûs
imtihanını kazanarak Kayseri Pervâne Bey Medresesi Müderrisliğine tâyin edildi.
Erzincanlı Hacı Süleymân Efendinin derslerine de devâm ederek, tasavvufta
yükseldi, icâzet aldı.1849 (H.1266) senesinde Kayseri'de vefât etti. Buyurdu
ki:
Âkıl ve bâlig olan her Müslümanın, her gün vakitleri gelince, beş kere
namaz kılmaları ve her birisini vaktinde kıldığını bilmeleri farzdır. Kız ve
oğlan çocuk yedi yaşına gelince, namaz kılmalarını emretmek velîsi üzerine
vâcib olur. Oruç tutmaları için de emreder. İçki içmemesi için de emreder. İyi
işlere alıştırır. Kötü işleri yapmamasını emreder. Kimse, kimsenin yerine, onun
borcu olan namazı kılamaz. Kendi kıldığı namazın ve başka ibâdetlerinin
sevabını, diri veya ölü olan başkasına hediye etmek câizdir. Alacaklının,
alacağını istememesi için, namaz kılıp, sevabını ona bağışlamak câiz değildir.
Bir dank, yâni bir dirhem gümüş kıymetinin altıda biri kadar [yarım gram gümüş
kadar] borç için, şartlarını gözeterek kılmış olduğu namazlardan, yediyüz
namazının sevabı, kıyâmet günü, alacaklısına verilecektir. Borçlunun sevapları
biterse alacaklısının o kadar günahı, ona yükletilecektir.
Kul haklarından en önemlisi ve azâbı en çok olanı, akrabasına ve emri
altında olanlara Emr-i mâruf yapmamaktır. Bunlara din bilgisi öğretmeyi terk
etmektir. Onların ve bütün Müslümanların dinlerini öğrenmelerine ve
ibâdetlerini yapmalarına, işkence ederek veya aldatarak mâni olanın kâfir
olduğu, İslâm düşmanı olduğu anlaşılır. Bid'at sahiplerinin, mezhepsizlerin,
sözleri ile, yazıları ile, Ehl-i sünnet îtikadını değiştirmeleri, dîni, îmanı
bozmaları da böyledir.
Namazın farz olduğuna, birinci vazîfe olduğuna inanmayan, önem vermeyen,
kâfir olur. Farz olduğuna inanıp da, tembellik ile, özürsüz kılmayan fâsık
olur. Hadis-i şerifte, (Kâfiri Müslümandan ayıran şey, namaz
kılmamasıdır) buyuruldu. Bunun için, tembellik ederek namaz kılmayana,
Hanbelî mezhebinde kâfir denilmiştir. Terk etmek, tembellikle, bile bile
kılmamak demektir. Özür ile kaçırmaya, fevt etmek denir. Özür ile vaktinde
kılınmayan namazları acele kaza etmek farzdır. Âilesinin nafakasını kazanacak
kadar tehîr etmesi câiz olur.