Akıllı kime denir?
02/01/2024 Salı Köşe yazarı R.A
Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Akıllı kimse [akıllı Müslümân], kendisini
hesâba çekip ölümden sonrası için hâzırlık yapan kişidir”
Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i
şerîfinde “Akıllı kimse [akıllı Müslümân], kendisini hesâba çekip
ölümden sonrası için hâzırlık yapan kişidir” buyurmuştur.
İnsan, yaratılışı îcâbı hayâtı sever, ömrünün uzamasını ister. Ancak, uzun
ömür, Cenâb-ı Hakk’ın yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî,
Sevgili Peygamberimize, “Yâ Resûlallah! İnsanların hayırlısı [en iyisi]
kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz ona şöyle cevap verdi: “İnsanların
hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.”
O sahâbî, “Peki, insanların şerlisi [en kötüsü] kimdir?” diye
de sordu; bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü
olan” [Tirmizî] buyurmuştur.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm’inde, Mülk sûresinin 2. âyet-i
kerîmesinde: “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [yanî
hanginizin daha güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak
için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur. O, azîzdir (her şeye gâliptir), gafûrdur
(çok bağışlayandır)" buyurmuştur. Demek ki
hayât ve ölümün yaratılmasında, imtihân maksadı vardır.
Bizler yeni yılda, geçen bir yılımızın muhâsebe ve murâkabesini
yapmalıyız. İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), “Bir Müslümân, her
akşam yatağına girince, o günün muhâsebesini yapmalıdır” buyuruyor.
Esnâf, dükkânlarında her akşam kasayı kapatırken bunu yapmaktadırlar. Bizler
de, acabâ, bir sene boyunca, kendimiz ve âilemiz için;
milletimiz, memleketimiz ve devletimiz için; Müslümânlık ve insanlık için ne
gibi hizmetler, hayırlar, iyilikler, güzellikler, faydalı işler, fedakârlıklar
yaptığımıza bir bakmalıyız.
Günümüzde bütün dünyâda cereyân eden hâdiseler muvâcehesinde belirtmek
durumundayız ki, Yunus Emre’miz:
“Yaratılmışı
severim Yaratandan ötürü” ve “Bir kez gönül yıktınsa, bu kıldığın namaz
değil./Yetmiş iki millet dahî, elin-yüzün yumaz değil” demektedir.
İslâm ve Türk Târihi boyunca, bütün büyüklerin nasîhatleri arasında, bu
kabîl güzel tavsiyelerin bulunduğunu görmekteyiz.
Bunları bilen ve bunlara inanan kimselerin; insanlara sövmek, onları dövmek
ve öldürmek; cân, mâl ve ırzlarına zarar vermek şöyle dursun, onları üzmeyi ve
kalplerini kırmayı bile akıllarından geçirmeyecekleri ortadadır. Onun için,
anarşi ve terörün, İslâmiyetle hiçbir alâkası yoktur; olamaz da. Çünkü mukaddes
dînimiz olan “İslâm” kelimesinin kendisinde bile “barış”
manâsı vardır.
Bilindiği gibi İslâmiyette, insanların hem rûhî, hem de maddî refâhını en
mükemmel şekilde te'min edecek prensipler getirilmiş, insan hak ve vazîfeleri
en geniş şekilde düzenlenmiş, insanların yardımlaşmaları, kardeşçe yaşamaları,
birbirlerine hizmet etmeleri emredilmiştir.
İslâm dîni, ahlâkı ve medeniyeti, orijinaline uygun olarak, doğru
bir sûrette öğrenilir ve öğretilirse, ona uygun yaşanırsa, bütün
fertlerin, âilelerin, cemiyetlerin, hattâ tüm insanlığın, târihte olduğu gibi,
günümüzde de râhat edecekleri, huzûr ve sükûn içerisinde, emniyet ve âsâyiş
üzere yaşayacakları; terör ve anarşinin biteceği râhatlıkla söylenebilir.