Haram işlememek için camdan atlayan genç!
06/01/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Memleketin
ileri gelenlerinden birinin hanımı, İmâm-ül Ârifîn'e âşık olmuştu. Bir gün!..
İmâm-ül
Ârifîn, Muhammed Ma'sûm hazretlerinin torunu ve Muhammed Sibgatullah'ın ikinci
oğludur. İsmi Muhammed İsmâil olup "İmâm-ül Ârifîn" diye meşhur oldu.
Hindistan’da Serhend’de doğdu. Küçük yaşta, yüksek dedesi Urvet-ül-vüskâ
Muhammed Ma'sûm hazretlerinden ilim öğrenip, sohbetleri ile şereflendi.
Dedesinin vefâtından sonra, babası Muhammed Sibgatullah hazretlerinin ders ve
sohbetlerine devâm etmeye başladı. Onun teveccühleri ile olgunlaşıp, kemâle
geldi. Âlimler onun meâlen; "Allahü teâlânın indinde en iyiniz,
takvâsı en çok olanınızdır" (Hucurât sûresi: 13)
âyet-i kerîmesi ile medh olunanlardan olduğunu bildirdi. Nitekim gençliğinde
başından geçen şu hâdise onun takvâ sâhibi olduğunun en açık delîlidir:
Gençti...
Fevkalâde güzel bir yüze ve vücûda sâhipti. O memleketin ileri gelenlerinden
birinin hanımı, kendisine tutuldu, âşık oldu. Sabrı ve irâdesi kalmadı. Binbir
yalan ve hîle ile Muhammed Sibgatullah hazretlerine; "Evimizde bir hasta
var. Oğlunuzu, Kur'ân-ı kerîm okumak üzere göndermenizi istirhâm ediyorum"
diyerek haber gönderdi. Kadının, Kur'ân-ı kerîm okuma isteğine ve bu yalvarmasına
dayanamayan babası, oğlunun gitmesine izin verdi. Eve vardıklarında durumu
anlayan Muhammed İsmâil, ikinci katın açık penceresinden aşağı atladı. Fakat
yaralandı. Acılarına aldırmayarak süratle orayı terk edip, babasının huzûruna
geldi. Durumu olduğu gibi anlatınca, babası oğlunun haramlardan bu kadar çok
korkmasına sevindi, cenâb-ı Hakk'a şükür secdesine kapandı...
Vazifeli
olarak gittiği yerde babasıyla mektuplaşır, ona kendisinin ve talebelerinin
durumlarını bildirirdi. Babasından gelen bir mektup şöyledir:
"Allahü
teâlâya hamd olsun. Sevdiği, seçtiği kullarına selâmlar olsun. Gözümün nûru
oğlumun mektubu geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, âfiyettesiniz ve uzakta
kalmış dostlarınızı unutmamışsınız. Kâbil'e gittiğinizi ve oradaki dostların
yakın alâkasını yazıyorsunuz. Bâzı talebelerinizin garip evliyâlık hâllerini ve
beyânlarını yazıyorsunuz. Size vekil olan icâzet verdikleriniz ve diğer bizi
sevenlerin hepsi, sizin teveccühleriniz altında bulunsunlar. Bu hususta bu
fakîrden bir şey beklemesinler. Bizim rızâmız böyledir. Tasavvufta yüksek
velîlerin seçilmişlerine mahsus olan makamlardan soruyorsunuz. Ümidli olunuz.
Bu fakîr sizden hiçbir şey esirgemiş değilim, esirgemiyeceğim de. İnşâallah bu
yüksek makama yakında kavuşursunuz. Bilmeseniz de zararı yoktur. Çünkü bir
şeyin hâsıl olması başkadır, bilinmesi başkadır. Aralarında büyük fark
vardır."