Batı'daki gayr-i insani yaşayışların sebepleri
04/01/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Avrupalılar, ahlâk ve nâmus duygusundan uzaklaşmışlardır. Erkeğin, hanımını
veya kadının kocasını kıskanması, alay konusu olan bir ahmaklık kabul
edilmektedir!..
Bugün Batı memleketlerinde, zinâ, fuhuş çok yaygındır. Bunun en önemli
sebebi de, kadın ve erkeklerin, birbirleri ile kontrolsüz, ölçüsüz şekilde görüşmeleridir.
Bunun için, Batı'da zinâ etmeden ömür geçirmiş bir erkek ve kadın, pek nadir
bulunur.
Kadın erkek, hiçbir çekinme olmaksızın, beraber oturmaları, konuşmaları ve
görüşmeleri ile, kadınlara hürmet ediyoruz ve haklarını yerine getiriyoruz
dedikleri hâlde, onları bu tehlikelere kendileri düşürerek, gerçekte kadınları
tahkîr etmekte, aşağılamakta ve ticâret metâı olarak
kullanmaktadırlar. Müslümanların hanımları ise, ırz, nâmus ve hayâ sâhibi
olarak, beyleri yanında ve her yerde muhterem, kıymetli olduğundan, beyleri
onları böyle tehlikelere ve hakâretlere lâyık görmezler.
Herkes, en çok sevdiği ve kıymetli olan şeyleri, kendi nefsi için sakladığı
gibi, Müslümanlar da, kendilerine her şeyden kıymetli, azîz ve muhterem
bildikleri beylerini, hanımlarını uçan kuştan esirgerler. Bu ise, muhabbetin,
sevginin çokluğundandır.
Avrupalılar, bu hususta ahlâk ve nâmus duygusundan uzaklaşmışlardır.
Erkeğin, hanımını veya kadının kocasını kıskanması, çok gülünç ve alay konusu
olan bir ahmaklık kabul edilmektedir. Bir kimse hakkında, filan kıskanç imiş
denilince, terbiyesiz ve ahmak sayılır.
Az da olsa, bazı Hıristiyanlar bu aşağılığın farkına vardılar. Hakkı teslim
eden Hıristiyanlardan birisi, Almanya'da doğup büyümüş ve Protestan olarak
yetişmiş iken, balolara kız kardeşlerini götürüp, başkalarının eline terk
etmeye, nâmus duygusu ile râzı olmadığından, vatanı olan Almanya'yı ve dîni
olan Hıristiyanlığı terk ederek, İstanbul'a gelmiş ve Müslüman olmakla
şereflenmiştir...
Avrupayı görmüş olanların bildiği gibi, birçok kibâr âilelerde, karı-koca
arasında şeklî bir beraberlik vardır. Evlerine misâfir geldiği ve kendileri de
misâfirliğe gittikleri zaman, dostlarına karşı, güyâ, birbirlerine çok
bağlıymışlar gibi, güzel muâmele ederler. Fakat bir müddet sonra, âileler birbirlerine
yakınlaşıp karıştıkları zaman, karı-kocanın asıl düşünceleri anlaşılır.
Yani her biri, diğerini görmek istemeyecek kadar, birbirlerinden bıkmış,
usanmıştır. Hattâ bazıları, ne sen bana karış, ne de ben sana karışayım diye,
anlaşma yapmışlardır. Böylece, erkeğin birkaç sevgilisi olduğu gibi,
kadının da nice sevgilileri olup, ikisi de, kendi zevk ve safâlarında, ayrı
ayrı vakit geçirmektedirler. Ayrıca, iki taraftan biri, hayatta olduğu
müddetçe, bir başkası ile evlenemediklerinden, birbirlerinin ölmesini
beklerler. Bazen, biri diğerinden kurtulmak için, öldürmeye dahî teşebbüs
etmektedir.
İşte, bütün bu gayr-i insanî yaşayışların sebebi, hep zinâ ve benzeri
kötü ahlâktır. Kısacası, dünyaya düşkün olmaktır...