“Sen o mübarek zatı nereden tanıyorsun?”
03/02/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Ben Muhammed Urre hazretlerini Rodos vak’asından tanıyorum. Gidip
kendisini ziyâret edelim.”
Muhammed Urre hazretleri Şâfiî mezhebi âlimlerinden ve
evliyânın büyüklerindendir. Şam yakınlarında Bikâ’da doğdu. Tasavvufta
Düsûkiyye koluna mensub idi. Muhammed Esed es-Safdî gibi zâtların sohbetlerinde
ve derslerinde yetişen Muhammed Urre, zamânında bulunan evliyânın en
büyüklerinden oldu. 1590 (H.999) senesinde vefât etti.
Bu mübarek zat, bir gün tasavvufî hâl sebebiyle
kendinden geçerek ve elinde olmayarak “Allah” diye bir sayha etti. Câminin
hemen yakınında bir yerde de, bâzı kimseler toplanmışlar, sohbet ediyorlardı.
Bu kimseler arasında, Anadolu’dan gelmiş olan biri de bulunuyordu. O toplulukta
bulunanlar, Muhammed Urre’nin sayhasını işittiler. Birisi dedi ki: “Bu sayha
kimindir?” Başka birisi de; “Muhammed Urre’nindir” dedi. Anadolu’dan gelen zât,
bu ismi duyunca hayretle; “Muhammed Urre bu beldeden midir?” diye sordu. Diğerleri
“Evet” dediler. Anadolulu; “Allahü teâlâ ona uzun ömürler versin” dedi. Bu
sefer diğerleri hayret edip; “Sen onu nereden tanıyorsun?” dediler. Bunun
üzerine o kimse yemin ederek; “Ben onu Rodos vak’asından tanıyorum. Rodos’un
fethi sırasında, Muhammed Urre’yi Kânûnî Sultan Süleymân Hânın önünde, işte bu
gözlerim ile görmüştüm. Şimdi acabâ nerededir. Yerini bilseydik gidip kendisini
ziyâret ederdik” dedi. Onlar da; “İşte şu yakındaki câmidedir”
dediler... Anadolu’dan gelen zât, hemen o câmiye gidip Muhammed Urre’nin
elini öptü. Duâsını ve gönlünü aldı.”
Muhammed Urre’yi sevenlerden, onun büyüklüğünü
tanıyanlardan bir kimse, bir yolculuğa çıkmıştı. Geçeceği yollar gâyet
tehlikeli idi. Bu kimse kendi kendine niyet edip, 'eğer sağ sâlim Şam’a geri
dönersem, Muhammed Urre hazretlerine Allah rızâsı için elbise vereceğim' diye
nezretti. Fakat bu niyetini kimseye söylememiş idi. Nihâyet, hiçbir sıkıntıya
uğramadan Şam’a döndü...
Sabah olduğunda, Muhammed Urre o kimsenin kapısını
çaldı ve; “Haydi nezrini ver” dedi. O da hemen nezrettiği şeyi ona verdi.
Muhammed Urre’nin bu apaçık kerâmeti
karşısında çok hayret etti. Niyetini kimseye söylemediği hâlde, o büyük zâtın,
kerâmet olarak bunu bildiğini anladı. Bu hâdise sebebiyle ona olan muhabbet ve
bağlılığı daha da arttı. Bu bağlılığından dolayı da çok istifâde etti.