Mürtedin imana gelmesi...
10/12/2024 Salı Köşe yazarı R.A
Mürted olmaktan çok
korkmalı; çünkü mürtedin yaptığı bütün iyilikler boşa gidiyor ve o, âhırette
Cehennemin en şiddetli tabakasında yanıyor.
Erkek
olsun, kadın olsun, her insanın, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın
emirlerine, ya’nî farzlara ve yasak ettiklerine [harâmlara] uyması
lâzımdır. Bir farzın yapılmasına, bir harâmdan sakınmağa ehemmiyyet
vermeyenin îmânı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabirde
azâb çeker. Âhırette Cehenneme gider; Cehennemde sonsuz yanar. Afv edilmesine,
Cehennemden çıkmasına imkân ve ihtimâl yoktur. Kâfir olmak çok
kolaydır. Her sözde, her işte kâfir olmak ihtimâli çoktur.
Cehennemde
sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe (tövbe) ve istiğfâr
etmelidir. Bu
tevbeden dahâ mühim bir vazîfe yoktur. Kul hakkı bulunan günâhlara tevbe
ederken, bu hakları ödemek ve terk edilmiş nemâzlara tevbe ederken, farzları
kazâ etmek te lâzımdır.
Mürted
olmaktan çok korkmalı, hem de pekçok korkmalı; çünkü mürtedin yaptığı bütün
iyilikler boşa gidiyor ve o, âhırette Cehennemin en şiddetli tabakasında
yanıyor.
Allahü
teâlâ buyurmuştur ki: “İçinizden kim irtidâd eder de, kâfir olarak
ölürse, yaptığı (iyi) işler dünyâda da, âhirette de boşa gidecektir. Onlar o
ateşin (Cehennem'in) arkadaşlarıdırlar. Onlar, orada, (bir daha çıkmamak üzere)
ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar.” (Bakara sûresi, 217)
Erkek
ve kadından biri mürted olunca (dînden dönünce, İslâmiyetten çıkınca) nikâhları
fesh olur, gider. (Abdülğanî Nablüsî, İmâm-ı Birgivî)
“Bir
çocuk küçük iken, anasının-babasının dînine tâbi olarak Müslümândır. Bâliğ
olunca, anasının-babasının dînine tâbi olması devâm etmez. İslâmiyet'i
bilmeyerek bâliğ olunca, mürted olur, Müslümânlıktan çıkar. Bu sebeble, bâliğ
olmadan (ergenlik çağına gelmeden) önce, çocuğa kelime-i tevhidi, Âmentü'yü ve
bunların mânâlarını öğretmelidir. Çocuk bunlara ve İslâmiyet'e uymak
lâzım olduğuna inanmalıdır.” (Seyyid Allâme İbn-i Âbidîn, Hâşiyetü
Reddil-Muhtâr)
“Müslümân
olmayan bir kimse, kelime-i tevhîdi söyleyip mânâsına kısaca inanınca, o anda
Müslümân olur. Fakat her Müslümân gibi, bunun da imkân bulunca, Âmentü'nün
esâslarını ezberlemesi ve mânâsını iyice öğrenmesi lâzımdır.” (Dâmâd,
Mecmeul-Enhür)
“Âmentü'de
bildirilen altı şeyin mânâlarını bilip, beğenip, kabûl eden kimseye mü'min
denir.” (Kemahlı
Feyzullah Efendi, el-Îmân vel-İslâm)
“Âmentü”:
“İslâm dîninde inanılması lâzım olan altı temel esâs”a denilir.
Âmentü
ve mânâsı: “Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî vel-
yevmil-âhiri ve bil-kaderi hayrihî ve şerrihî minellahi teâlâ vel-ba'sü
ba'del-mevti hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abdühû ve resûlüh.”
(Allahü teâlâya, meleklerine, kitâblarına,
Peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna îmân
ettim, inandım. Öldükten sonra dirilmek haktır. Allah'tan başka ilâh
olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehâdet
ederim.)