Fırtınaya yakalanan tüccarın adağı!..
14/12/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Eğer sağ sâlim karaya çıkarsak, köle olarak aldığım bu genci Ebü’l-Abbâs
hazretlerine vereceğim...”
Yâkût-i Arşî hazretleri büyük âlim ve velîlerdendir.
Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin talebelerinin büyüklerinden olup,
Habeşistanlıdır. Onu yakalayıp köle yaptılar. Mısırlı bir tüccâr bunu satın
alıp, memleketi olan Mısır’a götürmek üzere yola çıktı. Gemi ile gelirken,
denizde bir fırtına çıktı. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin büyük bir zât
olduğunu duymuş olan tüccâr, Allahü teâlâya duâ edip; “Yâ Rabbî! Eğer sağ sâlim
karaya çıkarsak, köle olarak aldığım bu genci (Yâkût’u) Ebü’l-Abbâs
hazretlerine hibe edeceğim” diye nezretti. Allahü teâlânın izni ile fırtına
sâkinleşti. İskenderiyye’ye gelen tüccâr, nezrettiği şeyi yerine getirecekti.
Fakat, Yâkût ismindeki bu köle de çok kıymetli idi. Kendi kendine; “Ben
Ebü’l-Abbâs hazretlerine “Yâkût’u” vermeyi adamıştım. Bu Yâkût ismindeki genç
çok kıymetli olduğuna göre, ben, çarşıdan kıymetli bir yâkût taşı alıp,
Ebü’l-Abbâs’a hediye ederim. Böylece adağımı yerine getirmiş olurum” diye
düşündü...
Ebü’l-Abbâs’ın huzûruna vardı. Bunu kendisine hediye
getirdiğini bildirdi. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî ona; “Bize bu yâkûtu değil, bizim
için vâdettiğin asıl Yâkût’u getir! Sözünden dönme!” buyurunca, tüccâr hatâsını
anladı ve gidip Yâkût’u getirerek teslim etti. O da bunu talebeliğe kabûl
etti...
Habeşistan, Mısır’a çok uzak olduğu için, herkes bu
yeni arkadaşlarını merak ettiler. İsmini ve memleketini öğrenince, hocalarının
yıllarca önce verdiği doğum yemeğini hatırladılar. Tuttukları târihe baktılar.
Yeni gelen arkadaşlarının doğum târihi, aynen hocalarının bildirdikleri gündü.
Hocalarının senelerce önce gösterdiği bir kerâmetini böylece anlamış olan
talebelerin, Ebü’l-Abbâs’a olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı. Yeni
gelen arkadaşlarını da çok sevdiler...
Yâkût-i Arşî, Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin
sohbetlerinde, huzûrunda ve hizmetinde bulundu. İlim öğrenmek arzusu pek
fazlaydı. Bunun için gece-gündüz çalışırdı. Kısa zamanda çok yükselip, ilim ve
velîlik bakımından çok üstün derecelere kavuşarak, o büyük zâtın en büyük
talebesi oldu. Kalbi, dâimâ Allahü teâlânın Arş-ı âlâsında olur, yeryüzünde
sâdece cismi bulunurdu ve Hamale-i Arş’ın (Arş-ı a’lâyı taşımakla vazifeli olan
meleklerin) okudukları ezanları işitirdi. Bunun için kendi hocası bu zâtı,
"Yâkût-i Arşî" diye isimlendirdi...
Yâkût-i Arşî hazretleri bundan sonra
Mısır’dan ayrılmadı. Hocasının vefâtından sonra, onun yolunu yaymaya devâm
etti.1307 (H. 707) senesinde Mısır’da İskenderiyye şehrinde vefât etti.