"Ey gafiller, çıkacağınız sefere azık hazırlayın!"
16/02/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Hazret-i Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil bir ordusu vardı. Bütün hayvanlarla konuşurdu. Bu onun mucizelerinden biriydi.
Büyük âlimlerden Kemalüddîn Ebî Abdullah Muhammed El Demî'nin "Hayat-ül hayvan" (Fi Garaibü’l Mahlukat) kitabında şöyle bildiriliyor:
Süleyman aleyhisselam buyurdu ki: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bol nasip verildi. Bu apaçık bir lütuftur..."
Hazret-i Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil bir ordusu vardı. Bütün hayvanlarla konuşurdu. Bu onun mucizelerinden biriydi. Bir gün baykuş, Hazret-i Süleyman'a selam verdi. Süleyman aleyhisselam selamını aldı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Ey baykuş! Sen niçin buğday yemezsin?
- Âdem aleyhisselam onun yüzünden Cennetten çıktığı için.
- Niçin su içmezsin?
- Nuh aleyhisselamın kavmi suda boğulduğu için.
- Niçin hep harabelerde bulunursun?
- Harabeler Allahü teâlânın mirasıdır!
- Niçin evlerde ötersin?
- İnsanları ikaz için. Önlerinde şiddetli tehlikeler varken nasıl gafletle uyurlar. Böylelerine yazıklar olsun!
- Öterken ne dersin?
- Tesbih okur bir de "Ey gafiller, çıkacağınız uzun sefer için azık hazırlayın!" derim.
Süleyman aleyhisselam baykuştan daha nasihatçi kuş olmadığını söyledi...
- Âdem aleyhisselam onun yüzünden Cennetten çıktığı için.
- Niçin su içmezsin?
- Nuh aleyhisselamın kavmi suda boğulduğu için.
- Niçin hep harabelerde bulunursun?
- Harabeler Allahü teâlânın mirasıdır!
- Niçin evlerde ötersin?
- İnsanları ikaz için. Önlerinde şiddetli tehlikeler varken nasıl gafletle uyurlar. Böylelerine yazıklar olsun!
- Öterken ne dersin?
- Tesbih okur bir de "Ey gafiller, çıkacağınız uzun sefer için azık hazırlayın!" derim.
Süleyman aleyhisselam baykuştan daha nasihatçi kuş olmadığını söyledi...
***
İbrahim aleyhisselamı ateşe attıkları zaman bütün melekler, vahşi hayvanlar ve kuşlar ağlaştılar ve etrafında toplanıp, Allahın Peygamberine bir yardım yapabilmenin çaresini aradılar... Bunların arasında zayıf bir bülbül yavrusu vardı. Kendini ateşe atacağı sırada Hak teâlâ, Cebrail aleyhisselama emredip buyurdu ki:
"O kuşu tut ve ne dileği olduğunu sor!"
Cebrail aleyhisselam yavru bülbülü tutup isteğini sorunca, kuş dedi ki:
- Halilullah'ı ateşe atıyorlar. Mademki kurtarmaya muktedir değilim, bari onunla beraber ben de yanayım!
Hak teâlâ buyurdu ki:
"O kuşun benden bir isteği var mı?"
Bülbül şöyle arz etti:
-Benim dünyada, Hak teâlânın adını anmaktan başka isteğim yoktur. Binbir ismi olduğunu işittim. Yüz birini biliyorum. Dokuz yüz ism-i şerîfini de bilmek isterim.
Hak teâlâ, kuşun dileğini yerine getirdi...
Şimdi sahralarda feryat eden bülbül, Allahü teâlânın ismini söylemektedir...
Nemrud’un ateşi, İbrahim aleyhisselama gülistan olunca, bülbül gelip gül ağacında nağmeye başladı. O zamandan kıyamete kadar, güle muhabbet etti, âşık oldu...
Cebrail aleyhisselam yavru bülbülü tutup isteğini sorunca, kuş dedi ki:
- Halilullah'ı ateşe atıyorlar. Mademki kurtarmaya muktedir değilim, bari onunla beraber ben de yanayım!
Hak teâlâ buyurdu ki:
"O kuşun benden bir isteği var mı?"
Bülbül şöyle arz etti:
-Benim dünyada, Hak teâlânın adını anmaktan başka isteğim yoktur. Binbir ismi olduğunu işittim. Yüz birini biliyorum. Dokuz yüz ism-i şerîfini de bilmek isterim.
Hak teâlâ, kuşun dileğini yerine getirdi...
Şimdi sahralarda feryat eden bülbül, Allahü teâlânın ismini söylemektedir...
Nemrud’un ateşi, İbrahim aleyhisselama gülistan olunca, bülbül gelip gül ağacında nağmeye başladı. O zamandan kıyamete kadar, güle muhabbet etti, âşık oldu...