Ben ona ağlamıyorum ki...
17/10/2018 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Semerkant'ta medfun Muhammed bin Fadl Belhî hazretleri büyük velîlerdendir.
Semerkant‘ta kadılık yaptı.
931 yılında burada vefât etti.
Bir gün şunu anlattı:
Nuh aleyhisselâm zamanında insanlar bin sene kadar yaşardı. O devirde bir kadının oğlu öldü.
İki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Bir komşusu tâziye için geldi.
Ve onu tesellî edip;
“Niye bu kadar ağlıyorsun komşu. Allahü teâlânın takdîri böyleymiş, sabret” dedi.
Dertli kadın;
“Elbette öyledir. Ama ben, ona ağlamıyorum ki” dedi.
“Ya neye ağlıyorsun?”
“Yavrum fazla bir gün görmedi de. Annelik şefkatiyle ağlıyorum işte.”
Kadın merak etti:
“Oğlun kaç yaşındaydı ki?”
“İki yüz yetmiş beş.”
Komşu kadın;
“Vâh vaaah! Gerçekten de gençmiş. Ama yine de şükret. Sen böyle ağlarsan, âhir zamanda gelecek ümmet ne yapsın?” dedi
Öbürü sordu:
“Onların ömürleri kısa mı olacakmış?”
“Evet, ancak elli altmış sene.”
“Yaa, peki, onlar bizim gibi ev de yapacaklar mıymış acabâ?”
“Hem de kaç tâne. Köşkleri, sarayları bile olacakmış.”
Kadın çok şaşırıp;
“Ben onların yerinde olsaydım, bu kadarcık kısa ömürde çadırımın kazığını bile değiştirmezdim” dedi...