"Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et!.."
19/04/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“İhsân, Allahü teâlâya, görür gibi ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu
görmüyorsan da, O seni görüyor.”
İbn-i Tavk hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh
âlimlerindendir. 362 (m. 973) senesinde Bağdad’da doğdu. Zamanın büyük
âlimlerinden fıkıh ilmini öğrendi. Bâzerâya kadılıklarında bulundu. Vefâtına
kadar kadılık yaptı. Vefâtına yakın Mısır’a gitti. Mısır’a gittiğinde, orada
birçok talebeye ilim ve edep öğretti. 422 (m. 1031) senesinde orada vefât
etti. Derslerinde buyurdu ki:
Tefsir âlimleri, Âl-i İmrân sûresi 103. âyet-i
kerîmesinde meâlen; “Allahın ipine sımsıkı sarılın” kısmını şöyle tefsîr
etmektedir: “Âyet-i kerîmede geçen (Allahın habline [ipine] sımsıkı
sarılın"dan murâd, Allahü teâlânın emirlerine riâyet ederek ibâdete devam
etmektir. Âyet-i kerîmede geçen itisâmın [sarılmanın] üç derecesi vardır.
Birincisi; normal insanların itisâmı ki, Allahü teâlâdan gelen emir ve
yasaklara sarılıp, devam etmektir. Bu kısımda bulunan insanların ibâdet ve
tâati, yakîn elde etmek içindir. Bu, Allahın ipine [Kur’ân-ı
kerîme] sarılmaktır. İkincisi; seçilmişlerin itisâmı olup, bunların emir
ve yasaklara uymaktaki gayretleri, Allahtan başka her şeyden kesilmek, O’na,
O’nun emirlerine teslim olmaktır. Bu da urvet-ül-vüskâ’dır. Üçüncüsü;
seçilmişlerin seçilmişlerinin itisâmı ki, bunların emir ve yasaklara uymaktaki
gayretleri, Allahü teâlâyı müşâhede etmek, O’nun yakınlığı ile meşgûl olmak
nimetine kavuşmak içindir. Buna da itisâm-ı billah denir.)"
Hazreti Ömer’in (radıyallahü anh) bildirdiği
hadîs-i şerîfte “İhsân nedir?” suâline cevaben Peygamber efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“İhsân, Allahü teâlâya, görür gibi ibâdet etmendir.
Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor.”
Bu hadîs-i şerîf, pekçok hakîkati
içerisine almaktadır. Bazı sâlih kimseler, bir hâdisenin nasıl neticeleneceğini
ferâsetle söyler. Bu hâdisenin neticesini Allahü teâlâ ona müşâhede ettirir,
gösterir. Bu müşâhede, o kimsede devamlıdır. Bazı kimseler de vardır ki, bu
müşâhede onda bazen olur, devamlı olmaz. O, onu Allahü teâlânın aşkının
serhoşluğu içinde iken söyler veya o söz dilinden çıkar da, söylediği hakîkat
olur. Ama, onun bu hâlden haberi bile yoktur. İşte bu iki hâlin birinci olanı,
yani ferâseti devamlı olanı makbûldür. Ferâseti devamlı olanlara “Velâyet
ehli” denir. Bu işler, “Abdal”, “Ebrar” ve “Zühhâd” da olur. Ferâseti ve
müşâhedesi bazen olanlar da “Muhakkik”lerdir. Muhakkiklerde hâdiseler, bazen
kapalı, bazen de açık olur.
