Amellerin en iyisi, insanın kendini hesâba çekmesidir
18/11/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"İkindi
namazından sonra öyle bir vakit vardır ki, o vakitte amellerin en iyisiyle
meşgûl olmak lâzımdır."
Ubeydullah-ı
Ahrâr hazretleri "Silsile-i aliyye" adı verilen büyük âlim ve
velîlerin on sekizincisidir. 1403 (H.806) senesinde Taşkent'te doğdu. Önce
Semerkant'ta Seyyid Kâsım Tebrîzî'nin sohbetinde bulundu. Sonra Yâkûb-i Çerhî
hazretlerinin sohbetinde üç ay kaldı. Ondan feyz alıp, tasavvuf hâllerinde
yükseldi. Ondan icâzet aldı. Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî hazretlerini de
gördü ve sohbetinde bulundu. 1490 (H.895) senesinde Semerkant'ta vefât etti.
Bir sohbeti sırasında buyurdu ki:
"İkindi
namazından sonra öyle bir vakit vardır ki, o vakitte amellerin en iyisiyle
meşgûl olmak lâzımdır. Bâzıları demişlerdir ki: 'O saatte amelin en iyisi
muhâsebe, insanın kendini hesâba çekmesidir. Öyle ki, gece ve gündüz geçirdiği
saatler içinde yaptığı işleri gözden geçirip, ne kadar zamânı tâat, ne kadar
zamânı günâh işlemekle geçirmiş hesâb etmeli. Tâat ile geçirdiği zamânı için
şükretmeli. Günâh ile geçen zamânı için de istigfâr etmelidir.'
Bâzıları
da şöyle demişlerdir: 'Amellerin en iyisi, bir büyük zâtın sohbetine kavuşmak
için gayret göstermek ve o zâtın sohbetinde, gönlünü Allahü teâlâdan başka her
şeyden çevirmesidir' demişlerdir ki, en iyi amel, Allahü teâlâdan başka
her şeyden yüz çevirip, Allahü teâlâya dönmektir."
Allah adamlarıyla ve akıllılarla berâber
bulunmayı, gâfil ve câhil kimselerden de uzak durmayı tavsiye ederek buyurdu
ki: "Bir gün Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerine, sohbet sırasında bir fütur,
dağınıklık hâli gelmişti. Bunun üzerine; 'Meclisimize bir bîgâne, gâfil
girmiştir. Bu hâl ondan dolayıdır. Onu arayıp bulunuz' buyurdu. Talebeleri
iyice aradıktan sonra, böyle birinin bulunmadığını söyleyince; 'Bastonların
bulunduğu yere bakınız' dedi. Talebeleri oraya bakınca, bir bîgânenin
asâsını bırakmış olduğunu anladılar, o asâyı oradan çıkarıp attılar..."
Ubeydullah-ı
Ahrâr hazretleri kendisi sâlih ameller işlediği gibi, talebelerine ve
sevenlerine de sâlih ameller işlemelerini tavsiye ederdi. Hattâ insanın yaptığı
iyi veya kötü işlerin cansızlara bile tesir edeceğini bildirerek buyurdu ki:
"İnsanların amelleri, işleri ve ahlâkı, cansız şeylere
de tesir eder. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin bu hususta çok keşfi vardır. Bu
bakımdan, kötü işlerin işlendiği bir yerde yapılan ibâdet ile iyi işlerin
işlendiği yerde yapılan ibâdet birbirinden kıymetçe farklıdır. Bunun içindir
ki, Kâbe'de kılınan iki rekat, başka yerlerde kılınan namazın bin rekatına
bedeldir."