“Bu vazîfeyi yapacak kuvvete sahip değilim"
23/03/2019 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Biz senin her hâlini biliriz. Seni işlerimde kendime
yardımcı yapacağım."
İbrâhim bin Ebî Abele hazretleri hadîs âlimlerindendir.
Tabiînden olup, 152 (m. 769) senesinde vefât etmiştir. Kendisi şöyle
anlatmıştır:
-Hişâm bin Abdülmelik bana haberci gönderip yanına
çağırarak, “Biz senin küçüklüğünü, büyüklüğünü ve her hâlini biliriz. Seni
işlerimde kendime yardımcı yapacağım. Bu sebeble Mısır’ın haracı üzerine seni
tayin ettim” dedi. Ben de “Bu vazîfeyi yapacak güç ve kuvvet sahibi değilim,
size faydalı olamam” deyip vazîfeyi almak istemediğimi bildirdim. Hişâm bin
Abdülmelik pek kızdı, yüzü değişti, “İster istemez kabul edeceksin” dedi. Ben
bir müddet sustum, kızgınlığı yatıştıktan sonra, “Konuşmama izin var mı?”
dedim. “Evet” dedi. Dedim ki: “Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde (Biz emâneti
göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler) buyuruyor.
Onlar kabul etmeyince Allahü teâlâ gadaplanmadı. Ben bu vazîfeyi kabul
etmediğim için bu hususta bana kızmayın” dedim. Bunun üzerine öyle güldü ki,
dişleri gözüktü, sonra da, “İlimde ısrar ettin. Senden râzıyız ve seni
affettik” dedi. Kendisinin şöyle dediği nakledilmiştir:
“Halife Velîd bana çanak dolusu altın verirdi. Ben de
Mescid-i Aksâ’nın kurralarına dağıtırdım.”
Bu mübarek zatın, rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden
bazıları:
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Bir adama parmakla işâret edilmek, günah cihetinden kâfidir.” Eshâb-ı
kiram, “Yâ Resûlallah, hayır olsa da mı?” diye sorunca “Hayır
olsa da bu onun için şerdir. Ancak Allahü teâlânın merhamet ettiği müstesna.
Eğer şer (kötülük) ise o zaten şerdir.”
“Kabirde insanın ilk kokacak yeri karnıdır. Karınlarınıza
ancak temiz (helâl) olanlar girsin.”
Ukbe bin Âmir (radıyallahü anh) hazretlerinin rivâyet ettiği
bir hadîs-i şerîfte; “Sadaka, sahibinin kabir ateşini söndürür"
buyuruldu.
Hazret-i Ali’den rivâyet edilmiştir. Resûlullah bir düğün
yemeğine davet edildiğinde buyurdu ki: “Kalk yâ Ali! Eve gidelim. Orada birkaç
parça bir şeyler yiyelim ki, düğünevine vardığımızda, insanlarla yediğimiz
yemek güzel olsun.” (Yani çok iştahlı bir şekilde yemeyelim.) Bundan sonra
Abdullah Hafîf şöyle dedi: “Ben de sofrayı, alarak o şahsa verdim. Üç yufka
(ekmek) ve yanına katık getirdi onları yedik ve ayrıldık.”