Bid'at fırkalarının çıkışı...
22/09/2023 Cuma Köşe yazarı A.D
Mutezile, Cebriye gibi sapık
fırkaların önderleri derin âlim idi. Kur’ân-ı kerime kendi anlayışlarına göre
mânâ verdikleri için sapıttılar. Böylece çok sayıda sapık fırka meydana çıktı.
Bunların çıkacağını da, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)
önceden haber vermişti. Resulullah'ın açıklamaları olmadan, günümüzün insanları
bir tarafa, en büyük âlimler bile, dinin bütün hükümlerini Kur’ândan öğrenemez.
Mesela iman amelden cüz müdür, yani parça mıdır? Günah işleyen kâfir olur mu,
olmaz mı bilemezdik. Nitekim bid’at fırkalarından "Günah işleyen kâfir
olur" diyenler vardır. Kadere iman, imanın şartı mıdır, değil midir
bilemezdik. Mutezile fırkası, "İnsan kendi kaderini kendi çizer" derken,
Cebriye fırkası, "İnsan kaderinin mahkûmudur.
Yaptıklarından sorumlu değildir" diyor. İmanla
ilgili konuları bilemediğimiz gibi, amelle ilgili konuları bile bilemezdik.
Mesela namazların kaç rekât olduğunu, kılınış şeklini bilemezdik. Hattâ namaz
vakitlerini bile tespit edemezdik. Peygamber efendimiz, beş vakit kılmasaydı ve
beş vakit olarak bildirmeseydi piyasadaki mezhepsizler gibi üç vakit, altı
vakit, yedi vakit derdik. Ayakları yıkamak mı, yoksa mesh etmek mi gerekir?
Ayaklara mest giymek caiz olur mu? Bunları Kur’ândan anlayamazdık. Peygamber
efendimizin tatbikatı olduğu için biliyoruz.
Kur’ân-ı kerimde (Abdestte başınızı mesh
edin) deniyor. Başın ne kadarını mesh etmenin farz
olduğunu bilemezdik. Dört mezhep imamımız bu hususta farklı ictihatta
bulunmuştur:
İmam-ı
Mâlik, (Başın tamamını mesh etmek farzdır. Resulullah başın tamamını
mesh ederdi) diyor.
İmam-ı
Ahmed de, (Başın tamamı meshedilir, ama kulaklar da başa
dâhildir) diyor.
İmam-ı
Şâfiî, (Mesh demek, dokunmak demektir, bir parmakla başa dokunulsa
mesh farzı yerine gelir) diyor.
İmam-ı
A'zam, (Bir uzvun dörtte birini mesh etmek tamamını mesh etmek yerine
geçer. Başın dörtte birini mesh etmek farzdır. Resulullah'ın, başın tamamını
mesh etmesi, her tarafını mesh etmenin sünnet olduğunu göstermektedir) diyor.
Bunların biri doğru diğerleri ictihad hatasıdır. Ama müctehid
âlimlere bu yetki verildiği için, kendileri bu ictihatlarından dolayı sorumlu
olmaz. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Müctehid, ictihadında hata ederse bir,
isabet ederse iki sevab alır.) [Buhârî]
Biz yanılırsak, sevap alamayız, ceza alırız, hattâ isabet
etsek bile, yine sevab alamayız. Çünkü Peygamber efendimiz, (Kur'ânı
kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir) buyurmuştur.
(Nesaî)
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte, (Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak.
Bunlardan yetmiş ikisi, doğru yoldan saparak, Cehenneme gidecek. Bir fırkası,
benim ve Eshabımın izinde gidecek, yalnız bunlar kurtulacaktır) buyuruldu.
Bu fırkaya Ehl-i sünnet denir...