Zamanın kıymetini bilmek...
23/12/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İnsanlar, çok eski zamanlardan beri, zamanı ölçmek maksadıyla, güneşin
ve ayın hareketlerinden faydalanmışlardır.
“Zaman”: “Değişmekte
olan standart bir hâdiseyle kıyâslanarak ölçülen; başlangıç ve son kabûl
edilebilecek iki hâdise veya vakit arasında geçen müddet (süre)” şeklinde
ta’rîf edilmektedir. Sözlüklerde, “zaman” yerine, “vakit”;
“vakit” yerine de “zaman” kullanılmaktadır. İnsanlar,
çok eski zamanlardan beri, zamanı ölçmek maksadıyla, güneşin ve ayın
hareketlerinden faydalanmışlardır.
“Takvîm” de, “zamânı; sene, ay, hafta, gün ve sâat
gibi sâbit bölümlere ayıran; dînî-millî gün ve bayramları gösteren cetveller” anlamında
kullanılmaktadır ve takvîmin başlangıç târihi, insanlık târihi kadar eskidir.
Bilindiği üzere, 2024 senesi bitmek üzere, yeni yıl,
yani 2025 yılı günbegün yaklaşıyor. Şüphesiz ki, akıp giden zamân içerisinde,
bize emânet edilen ömrümüzü tamâmlamaktayız. Her insân, kendisine
takdîr edilen ömrü, İlâhî irâde istikâmetinde geçirmekle mükelleftir. Evet,
ömür bize bir emânettir. Senenin bitmesiyle, herbirimizin hayât defterinden,
pekçok sayfa eksilmiş olacak; ölüme, kabre ve âhirete doğru biraz daha
yaklaşmış olacağız.
Tabîî ki, günümüz şartlarında takrîbî 60-70 senelik
bir insan ömrü içerisinde, 1 sene çok mühim bir zamân dilimidir. Böyle uzun bir
senenin değil; yerine, zamanına ve şartlarına göre ayın, haftanın ve günün bile
ehemmiyeti çok fazladır; hattâ sâatin, dakîkanın ve sâniyenin bile önemi ne
kadar büyüktür?
Onun için Sevgili Peygamberimiz (aleyhis-selâm): “Akıllı
kimse [akıllı Müslümân], kendisini hesâba çekip ölümden sonrası için hâzırlık
yapan kişidir” buyurmuştur
Bizler, geçmiş günlerimize yönelik birer muhâsebe ve
murâkabe yaparak yeni yıla girmeliyiz. Hattâ İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi
aleyh) “Bir Müslümân, her akşam yatağına girince, o günün muhâsebesini
yapmalıdır” buyuruyor. Esnâf, bunu, her akşam dükkânlarında kasalarını
kapatırlarken yapmaktadırlar. Bizler de, kendimiz ve âilemiz adına,
milletimiz, memleketimiz, Müslümânlık ve insanlık uğruna ne gibi güzellikler,
hayırlar, fedakârlıklar yaptığımıza bir bakmalıyız.
Biz, bir mîlâdî yılı tamâmlamakla, ömrümüzden ne kadar
zamân geçtiğine bir bakalım: Bir “Gün”: 24 sâat, 1.440 dakîka, 86.400
sâniye’dir. Bir “Yıl” ise: 4 mevsim, 12 ay,
52 hafta, 365 gün, 8.760 sâat, 525.600 dakikadır.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde
zamânın önemine şöyle dikkat çekmiştir:
“Asra yemîn ederim ki insan hüsrânda, zararda,
ziyândadır…” [Asr, 1-2]
“(Karanlığı ile etrâfı) bürüyüp
örttüğü zamân geceye, açılıp ağardığı vakit gündüze andolsun…” [Leyl,
1-2],
“Fecir vaktine ve on geceye andolsun…” [Fecr,
1-2] [Bu sûrede daha başka şeylere de kasem (yemîn) edilmiştir],
Sevgili Peygamberimiz de (aleyhis-salâtü ves-selâm),
hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlardır ki: “İki [büyük] ni’met vardır ki,
insanların çoğu bunlarda hep aldanırlar: Bunlar: Sağlık ve boş vakittir.” [Tirmizî] "Yarın
yaparım diyenler helâk oldular."
Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı
Rabbânî (kuddise sirruh) “Vakitleri çok kıymetli ganîmet
bilmelidir” buyurmuştur.