Aynadaki ihtiyar!..
24/09/2020 Perşembe Köşe yazarı A.U
Muhammed Bâkî Billâh hazretlerinin yaşı kırka erince, hiç kalmadı
dünyâya rağbeti.
O günlerde, hanımına;
“Yakında benim için büyük bir hâdise olacak” derdi.
Bir gün, eline bir ayna aldı.
Ve hanımına dedi ki:
“Gel, beraber bakalım.”
Kadıncağız aynaya baktı.
Onu, çok ihtiyarlamış gördü.
Pîr-i fâni olmuştu âdeta.
Ama aslında böyle değildi.
Aynada öyle gözüküyordu.
Kadıncağız bunu gördü.
Anladı vefât edeceğini.
Mübârek, böyle bildirdi hanımına.
Talebeye de bildirmek istedi.
Bir sohbette, onlara;
“Velîlerden birine, gâipten, çok yakında vefât edeceği bildirilmiş” buyurdu.
Sordular ki:
“Kimdir o zât efendim?”
Cevâp vermedi.
Kendisi olduğunu söylemedi.
Nihâyet bir gün buyurdu ki:
“Birkaç gün Delhi'den ayrılmayın.
Çünkü son günlerimi yaşıyorum.”
Ayrılık eserleri görülmeye başladı.
Gözleri, (elvedâ) der gibiydi.
Talebeleri ağlamaya başladılar!
O sırada bir kişi (Allah!) dedi.
Başını sür’atle o yöne çevirdi.
Sonra kendi de (Allah!) dedi.
Ve teslim etti rûhunu.
Cemaat, tabutu omuzladılar.
Ve kabristana doğru yürüdüler.
Bir yere gelince, tabut ağırlaştı.
Öyle ki, bir milim ileri götüremediler.
“Bunda bir hikmet var” dediler.
Ve o yere defnettiler...