Siz de ona salat edin gönülden teslim olun

26/09/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T

Resûlullahın sallallahü aleyhi ve sellem mübarek isimleri geçtikçe salat ve selam getirmek ta’zimdendir.

 

 

Amasyalı Abdülvehhâb Efendi, Osmanlı âlimlerindendir. Müeyyed-zâde diye bilinir. 920 (m. 1514)de Amasya’da doğdu. 970 (m. 1563)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek isimleri geçtikçe salât ve selâm getirmek Resûlullaha ta’zimdendir. Allahü teâlâ, Ahzâb sûresinin elli altıncı âyet-i kerimesinde mealen; “Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin (Allahümme salli ala Muhammed, deyin) ve gönülden teslim olun.” Resûlullah efendimizin mübarek sözlerinden ve işlerinden bildirilen, bir şey onun şanını hafife alacak bir şey ile mukabele etmemek de ona ta’zimdendir. İnsanlar arasında aşağılık ve düşük bir mertebe için kullanılan kelimelerle Resûlullahı vasfetmemek de ona ta’zimdendir. Resûlullah falanca şeyi severdi denince, hâlbuki ben onu sevmem dememek de ona ta’zimdendir. Resûl-i ekremin “Ben bir şeye yaslanarak, dayanarak yemem” buyurmasına; “Ben bir şeye dayanarak yerim” deyip, sonra yaslanarak yemek gibi bir mukabelede bulunmamaktır. Bunlara riayet etmek de Resûlullaha olan ta’zime dâhildir. Bunlara kasıtlı olarak ehemmiyet vermeme niyetiyle riayetsizlik, küfür kapılarına yol açar.

Resûlullah efendimizin ehl-i beytine, Ensâr ve Muhacirlerin çocuklarına ta’zim ve hürmette bulunmak da, Resûlullaha hürmettendir. Haberde şöyle gelmiştir: “Kureyş’i takdir ediniz. Onların önüne geçmeyiniz.” Bu, Resûlullah efendimiz Kureyş’ten olduğu içindir. Kureyş’i takdir etmek vacip olunca, Hâşimoğullarını takdir etmek gerektiği kolayca anlaşılır. Buna bağlı olarak, Araplara (akidesi doğru, Resûlullahın yolunda giden Araplara) hürmet etmek de Resûlullah efendimize ta’zim cümlesindendir. Çünkü Resûlullah efendimiz de Arap idi. (Arap; lügatta, güzel demektir. Meselâ, lisân-i Arab, güzel dil demektir. Istılah manası ise, yani coğrafyada Arap demek, Arabistan ismindeki yarımadada doğup büyüyen, oranın iklimi, havası, suyu ve gıdası ile yetişen ve onların kanından olan kimse demektir. Anadolu’daki kandan gelenlere Türk, Acemistan’da doğup büyüyenlere Acem dedikleri gibi, Resûlullah da Arabistan yarımadasında doğduğu için Arap’tır. Araplar beyaz, buğday benizli olur. Bilhassa Peygamberimizin sülâlesi beyaz ve çok güzel idi.