Dinine, tarihine, kültürüne bağlı gençler yetiştirmek...
05/05/2024 Pazar Köşe yazarı S.K
Bu güzel vatanı, dinine, asrın teknolojisini elde etmiş hatta durmadan
çalışarak onun da ilerisine geçmiş, iyi yetişmiş gençler yükseltecektir.
Çok kıymetli âlim bir zat, öğretmenlik yıllarındaki bir hatırasını şöyle anlatır:
1959 senesinde Erzincan’da öğretmen idim. Erkek
Lisesinde bir konferans dinledik. Konferans sâhibi, Sağlık Bakanlığı Sosyal
Hizmetler Akademisi öğretmenlerinden Psikoloji Doktoru Sayın Mithat Enç idi.
Zekâ ölçüsünü, test usulünü anlattı ve şöyle dedi:
"Zekâ ölçmek, test usulünü kullanmak, ilk
olarak Osmanlılarda başladı. Amerikan literatürlerinde okuduğuma göre, Osmanlı
orduları Viyana’ya kadar gelince, Avrupa devletleri çok korktu. İslamiyet
Avrupa’ya yayılıyor, Hıristiyanlık yok oluyor diye şaşkına döndüler. Osmanlı
akınlarını durdurmak için çare aradılar... Bir gece yarısı, İstanbul’daki
İngiliz Sefiri şifre yolladı. Avrupa’ya müjde vermek için sabahı bekleyemedi:
-Buldum, buldum, Osmanlıların zaferden zafere
ulaşmalarının sebebini ve bunları durdurma çaresini buldum, diyor ve şöyle
anlatıyordu:
-Osmanlılar, aldıkları esirlere hiç kötülük yapmıyor,
kardeş gibi davranıyorlar. Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun, küçük
çocukların zekâlarını ölçüyorlar. Keskin zekâlı çocuklar seçilerek, saraydaki
(Enderûn) denilen mekteplerde, değerli öğretmenler tarafından okutuluyor. İslâm
bilgileri, İslâm ahlâkı, fen ve kültür dersleri verilerek, kuvvetli, başarılı
Müslüman olarak yetiştiriliyorlar. Osmanlı ordularını zaferden zafere ulaştıran
değerli kumandanlar ve Sokullular, Köprülüler gibi seçkin siyaset ve idare
adamları, hep böyle yetiştirilen keskin zekâlı çocuklardı. Osmanlı akınlarını
durdurmak için, bu Enderun mekteplerini ve bunların kolları olan medreseleri
yıkmak, Müslümanları ilimde, fende geri bırakmak lâzımdır..."
Mithat Bey’in bu sözleri ve Osmanlı tarihindeki acı ve
yürek yakıcı olaylar gösteriyor ki, İngiliz Sefirinin bu teklifi çok doğru
görülerek, Avrupa’da İskoç ve Paris mason locaları harıl harıl çalışmaya
başladılar. Müslümanları aldatmak, medreselerden, mekteplerden ilim ve fen
sahibi din adamları ve idareciler yetiştirilmesini önlemek için plânlar
hazırlandı. Cahil bırakılan gençler, Avrupa’da İslamiyet’ten
uzaklaştırıldı. Zevk ve sefahate alıştırıldı. Yalancı etiketler, diplomalar
verilerek ana vatana gönderilen fen adamı şeklindeki bu sinsi düşmanlar,
memlekete hizmet etmediler bilakis memleketin felaketine, yıkılmasına sebep
oldular.
Sultan İkinci Abdülhamid Hân bunların karşısına
dikilmeseydi, düşmanların imha plânları, Müslümanları ta o zaman ezecekti.
Görülüyor ki bu güzel vatanı, dinine,
tarihine, kültürüne bağlı, asrın teknolojisini elde etmiş hatta durmadan
çalışarak onun da ilerisine geçmiş, iyi yetişmiş gençler yükseltecektir,
tarihine, kültürüne yabancı, başkasının kuklası olanlar değil...