Dili çöl güneşinde çatlamayan zemzemin lezzetini bilemez!
04/05/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Enis Dede, Mevlevî yolunun meşhûrlarındandır. Tahsîline memleketi olan
Edirne’de başladı. Sonra İstanbul’a gidip Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed
Dede’ye talebe oldu. Bu hocasının derslerinde ve sohbetlerinde bulunup Mevlevî
yolunda yetişti. Sonra Edirne Mevlevîhânesi şeyhliği verildi. Elli iki sene bu
hizmeti yapıp, insanlara İslâmiyeti öğretti. 1734 (H.1147) senesinde Edirne’de
vefât etti. Osmanlı sultanlarından Dördüncü Mehmed Han, Sultan İkinci Süleymân
Han, Sultan İkinci Ahmed Han, Sultan İkinci Mustafa Han ve Sultan Üçüncü Ahmed
Han onun sohbetlerinden istifâde etmiş ve feyiz almışlardır.
Bir sohbetinde Mesnevi’den naklen buyurdu ki:
Ele geçen şeyin tadı, tuzu, değeri oraya varmak için
çekilen yol zahmeti kadardır. Çölün tozunu yutmayan, dilini dudağını çöl
güneşinde çatlatmayan zemzemin lezzetini bilemez, ömür boyu hayalini kurmayan
Kâbe'nin kadrini tartamaz. O hâlde önce yan ki su seni kandırsın, acık ki ekmek
damağında bir lezzet bıraksın. Özle ki bulduğunda gerçekten bulmuş olasın.
Herkesin bağışı cömertliği nisbetincedir. Mal
cömerdine yakışan malından mülkünden vermektir. Bu cömertlik başkaları katında
makbuldür ama âşıklar yanında değil. Hak yolunda Ömer çok cömerttir ama o
cömertlik Hazreti Ebu Bekir'inki yanında aza döner. Ey cömert, ne kadar versen
âşıkla yarışamazsın!
Ey ten mülküne dört elle sarılan ahmak! Belkıs'tan
ibret al da o mülkü Süleymanın yoluna ser. Hiç Süleyman olan seni karşılıksız
bırakır mı? Onun mülkü nerede seninki nerde! Sen toprak verirsin, onun
karşılığı ise inci mercandır. Lakin Süleyman'ın üzerinde de bir Süleyman var.
Süleyman da o kapının naçiz bir bendesi. Süleyman da, sen de senin sandığın her
şey de zaten onundur. O hâlde sen tenini canını onun yolunda toprak eyle,
başını onun eşiğine koy. Ta ki sana ölümsüz bedenler ve başlar ihsan etsin.
Bir şey küpte olsun da nehirde
bulunmasın mümkün mü? Evde bulunup da şehirde bulunmayan ne vardır. Küp bu
dünyadır, nehir ise kalp. Bu dünya dar bir hücredir, gönlün ise şaşılacak
şeylerle dolu bir şehir. Sen küpteki kokmuş suya susamışsın, oysa ondan çok
daha tatlısı ve fazlası gönül ırmağında. Evde görüp gözünü aldırdığın şeyler
şehrin sanatkârları tarafından yapılmıştır. Git de çarşıda onun çok daha güzellerini
gör. Hasılı dışarıda lezzet adına her ne varsa gönülde onun çok daha iyileri
mevcut. O hâlde dudağını testiden değil o nehirden kandır. Bu dar hücrede gönül
eğleme o sonsuz şehirde gezin...