Hanım evliyâ Râbia-i Adviyye
28/04/2024 Pazar Köşe yazarı V.T
Hanım evliyâdan olan Râbia-i Adviyye hazretleri küçük yaşta yetim
ve öksüz kalmıştı...
Râbia-i Adviyye hazretleri Tâbiînden ve hanım evliyânın büyüklerindendir. Annesi ve babası, o daha küçük iken vefât etti. Üstelik, Basra'da kıtlık ve fevkalâde pahalılık vardı. Kimsesiz kalan Râbia'yı zâlim bir kimse yakaladı ve köle olarak altı gümüş karşılığı bir ihtiyara sattı. O ihtiyarın hizmetçisi olarak, gösterilen zor işleri sabırla yapmaya çalışıyordu. Allahü teâlânın takdirine râzı oldu. Edebi fevkalâde idi...
Bir gün karşısına bir nâmahrem, yabancı çıktı. Ondan
sakınayım diye hızla giderken düşüp kolu kırıldı. Acz ve kırıklık içinde,
mahzûn olmuş bir kalb ile Allahü teâlâya yalvardı. "Yâ Rabbî! Garib ve
kimsesizim. Yetim ve öksüzüm. Köle edildim. Bir de kolum kırıldı. Lâkin ben
bunların hiçbirine üzülmüyor, yalnız senin rızânı istiyorum. Benden râzı olup
olmadığını da bilmiyorum" dedi. Bu sırada bir ses duydu. "Üzülme, sen
âhirette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın" diyordu...
Râbia tekrar efendisinin evine döndü. Günlük
hizmetleri yerine getirir, akşama kadar ayakta dururdu. Bununla beraber her gün
oruçlu olur, geceleri de Allahü teâlâya ibâdet ve tâatle geçirirdi. Bir gece
efendisi uyandığında Râbia'nın odasından sesler geldiğini işitti. Pencereden
bakınca, Râbia'nın, secde ettiğini, Allahü teâlâya şöyle yalvardığını duydu.
Diyordu ki:
"Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak
olduğunu biliyorsun. Benim saâdetim senin huzûrunda bulunmaktır. Eğer elimden
gelse, sana ibâdetten, bir ân geri kalmam. Fakat ev sâhibimin hizmetinde
bulunduğum için ona hizmet ediyorum ve sana gereği gibi ibâdet
edemiyorum..."
Ev sâhibi, bunları duydu. Ayrıca, Râbia'nın başı
üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada
durduğunu, odanın o kandilin nûru ile aydınlandığını gördü ve hayretten
donakaldı. "Artık Râbia köle olamaz!" diyordu. Sabaha kadar
uyuyamadı...
Sabah olunca hemen Râbia'yı çağırdı ve dedi ki:
"Artık serbestsin. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet
ederim." Râbia; "Gideyim" dedi. Oradan ayrılıp küçük bir eve
yerleşti. Bütün vakitlerini ibâdetle geçirir, bir gün ve gecesinde bin rekat
namaz kılardı...
Kefenini dâimâ yanında taşır, namaz kılacağı zaman onu
serer, üzerine secde ederdi. Kefeni yanında olmadan gezdiğini, kefenini
beraberine almadan konuştuğunu kimse görmedi...
Bu hanım evliyâ, 752 (H. 135) yılında
Kudüs civârında vefât etti...