"On bir ayın sultanı"na kavuşmak üzereyiz...
27/02/2025 Perşembe Köşe yazarı S.A
Ramazan ayı, manevi
ticaret mevsimidir. Mevsiminde yapılan ticaretin kârı bir başkadır; daha çok
kazandırır...
"On bir ayın sultanı"na kavuşmaya günler kaldı... Ramazan ayı gelince Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm) şöyle buyururdu:
(Ramazan
geldi. Bu ayda Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar
bağlanır. Yazıklar olsun o adama ki; bu aya kavuşur, fakat Rabbimizin
rahmetinin sağanak sağanak yağdığı bu ayda mağfirete kavuşamaz. Bu ayda
kavuşamadıysa ne zaman kavuşacak?)
Oruç
ibadeti, yalnız bu ümmete değil, diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat
onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz
kılındı. Kur'ân-ı kerîmin nazil olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir
Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, nimet üstüne nimet oldu
bizim için...
Ramazan
ayı, manevi ticaret mevsimidir. Mevsiminde yapılan ticaretin kârı bir başkadır;
daha çok kazandırır. Hasat zamanında mahsul almazsanız, daha sonra
alacağınızdan iyi bir netice elde edemezsiniz.
Bu
ayda bizlere çok müjdeler var. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki:
(Ramazan
ayını, oruç tutarak, ibadetlerle, haramlardan sakınarak, mükafatını Rabbinden
bekleyerek geçiren mü'minin bütün günahları affedilir. Annesinden yeni doğmuş
gibi günahsız olur.)
Orucun
diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır,
başkalarının haberi bile olmaz.
Meselâ;
namaz kıldığımız zaman, bizim namazımızı beğensinler, takdir etsinler diye
içimizden geçirebiliriz. Zekât verirken de aynı şeyleri düşünebiliriz. Hac,
zaten topluca yapılan bir ibadettir, gizlenemez.
Oruç,
gizli bir ibadettir, kimse fark edemez, ondan ancak Yaratıcımızın haberi olur.
Bunun
içindir ki, Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Âdemoğlunun
bütün amelleri kendisi içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini
içmesini, nefsâni arzularını benim için terk ediyor, onun karşılığını da ben
vereceğim."
Gösterişten,
riyâdan uzak, Allah için yapılan ibadetler çok kıymetlidir. Nefse en zor gelen
şey, ihlasla yapılan ibadetlerdir. Çünkü onda nefsin hiç payı yoktur.
Hanım
evliyâlardan Rabia-i Adviyye hazretleri bir münâcatında diyor ki: "Ey
Rabbim! Senin rızanı kazanabilseydim, bana kâfi idi. Başkaları razı olmuş,
olmamış, beğenmiş, beğenmemiş hiç kıymet ifade etmez. Çünkü toprağın üzerinde
ne varsa toprak olmaya mahkûmdur..."
Doğrusu da bu değil mi?..
