Şikâyet edecekti, ama…
01/12/2018 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Evliyânın büyüklerinden Kadîb-ül Bân hazretleri, 1174'te Musul’da vefat etti.
Bu zâtın zamanında bir kişi vardı ki, “hasedinden” dolayı bu zatı sevmez ve büyüklüğünü inkâr ederdi.
Kalbinden;
“En iyisi, gidip Sultâna şikâyet edeyim. Musul'dan sürgün etsin, ben de rahat edeyim” dedi.
Ve bu niyetle çıktı evden...
Birkaç adım attı.
Biri çıktı karşısına:
“Dur bakalım, nereye gidiyorsun? Kadîb-ül Bân hazretlerini Sultâna şikâyet edeceksin değil mi?” dedi kendisine.
Cevap vermedi.
“Söyle bakalım, ne suçu var ki, şikâyet edeceksin onu Sultâna?”
Çok şaşırmıştı?!
Çünkü bu niyetini kimseye söylememiş, kalbinden düşünmüştü sadece.
Ama dönmedi niyetinden.
Saraya doğru yürüdü yine.
Başka biri çıktı karşısına:
Ve dedi ki:
“Sultâna gidip hocamızı şikâyet edeceksin değil mi? İyi de, ne suçu var ki, şikâyet ediyorsun?”
İyice şaşırmıştı?!
Sordu bu defa:
“Evet, ama ben bu niyetimi kimseye söylemedim. Siz ne biliyorsunuz benim bu fikrimi?”
“Bizi, o büyük zât gönderdi. Allah'ın velî kulları, kalpten geçenleri anlarlar. En iyisi sen vazgeç bu fikirden” dedi.
Zâten vazgeçmişti adam.
Geri dönüp, huzûruna gitti bu Allah dostunun.
Özür diledi.
Ve “talebesi” olmakla şereflendi...