Sevgi, itaat ve ihlas..
06/12/2018 Perşembe Köşe yazarı A.U
Seyyid Abdülkâdir hazretlerinin yaşadığı Mültan şehrinde bir “kemik hastalığı” yayılmıştı.
Yakalanan ölüyordu.
Bu zâtın talebesinden Gıyâseddîn adında bir “genç” bir gece Efendimizi gördü rüyâsında.
Resûl-i ekrem, ona bir tüylü kanat verip;
“Bu kanadı, seyyid Abdülkâdir'e ver. Hasta olan bir uzva bunu dokundurur ve o hastaya on İhlâs-ı şerîf okursa Hak teâlâ şifâ yaratır” buyurdu.
Gıyâseddîn uyandı...
Tüylü kanat elindeydi.
Seyyid Abdülkâdir hazretleri de böyle bir “rüyâ” gördü aynı gece.
Sevgili Efendimiz, ona sevgiyle bakıp;
“Ey oğlum! Sana Gıyâseddîn'le bir tüylü kanat gönderiyorum. Onu, hastalara tatbik edersen, Hak teâlâ şifâ verir” buyurdu.
O, bunu tatbik etti.
O hastalık da bitti.
● ● ●
Bu zât, bir gün sevdiklerine;
“Ben gıybet etseydim, annemin babamın gıybetini yapardım” buyurdu.
Sordular ki:
“Niçin efendim?”
Cevâbında;
“Hiç olmazsa onların günahlarını alırdım. Onlara bir iyiliğim dokunurdu” buyurdu.
● ● ●
Bir sohbetinde de;
“Başarının üç şartı vardır” buyurdu.
Dediler ki;
“Onlar nedir?”
Cevâbında;
“Sevgi, itaat ve ihlastır. İhlasla yapılan, âhirete gider. İhlassız yapılansa dünyada kalır” buyurdu.