Haram lokma insanı şeytanın oyuncağı yapar
28/09/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
"Haram yiyen insandan keramet de hizmet de beklenmez, böyle şey olmaz,
mümkün de değildir. Helal lokma, kalbi nurlandırır, insan daha kolay ibadet
eder."
Din büyüklerimiz buyuruyor ki: "Haram yiyen insandan keramet de hizmet
de beklenmez, böyle şey olmaz, mümkün de değildir. Helal lokma, kalbi
nurlandırır, insan daha kolay ibadet eder. Haram lokma ise, insanı şeytanın
oyuncağı yapar...
Helâl lokma yiyenin, eli kolu bağlansa, yine ibadete koşar. Haram
yiyen ise ibadetten soğur."
***
İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en
büyüklerinden İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin babası
Sâbit hazretleri, daha bekâr iken temiz ahlâklı, takvâ ve verâ
sâhibiydi... Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma
gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak ısırdı. Fakat tükürüğünde
kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal
olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı" diye düşündü ve
pişman oldu.
Elma sâhibini bulup helalleşmek için dere boyunca gitti... Ağacın sâhibini
aradı ve nihayetinde buldu ve aralarında şu konuşma geçti:
-Ya elmanın parasını al, yahut helâl et!
-Helâl etmem için ne vereceksin?
-Altın, gümüş ne istersen.
-Ben altın, gümüş istemem. Benim bir kızım var; gözleri görmez,
kulakları duymaz, dili söylemez, ayakları yürümez. Bunu sana nikâh etmek istiyorum.
Kabûl edersen elmayı sana helâl ederim.
Sâbit teklifi kabûl etti... Nihayet iki gencin nikâhları kıyıldı. Gece
olunca Sâbit üzüntü ile nikâhlısının bulunduğu odaya girdi. Orada, gâyet süslü,
güzel, sağlam, görür, işitir, konuşur, yürür bir hanımla karşılaştı.
Hanımefendi kalkıp Sâbit'i karşıladı. Saygı dolu ifâdelerle konuştu.
Ancak Sâbit onun kendi nikâhlısı olduğundan şüphelenip odadan çıkmak
istedi. Hanımı;
-Niye çıkıyorsun ey Allahü teâlânın sevgili kulu? Senin helâlin benim!
dedi. Sâbit ona;
-Baban seni bana kötüledi. “Kördür, sağırdır, dilsizdir, kötürümdür” diye
tarif etmişti!..
Kızcağız;
-Babamın sözünde yalan yoktur. Seneler oluyor bu evden dışarı çıkmış
değilim. Şimdiye kadar hiçbir yabancı, yüzümü görmedi. Bu sebeple gözlerim
harama kördür. Kulağım bir yabancı sözü duymamış ve günâh işlememiştir. Bunun
için günâha karşı sağırdır. Ayaklarım günah yerlerine gitmez, bunun için
kötürümüm. Dilimden hiç kötü söz çıkmadı. Onun için dilsizim. Babamın
sözlerindeki hikmet budur, dedi.
Bu sözleri duyan Sâbit bin Zutâ Allahü teâlâya şükretti...
İffet esasları üzerine kurulan bu evlilikten, Numan adını
verdikleri bir çocuk dünyaya geldi, o çocuk büyüdü ve İmam-ı
a’zam Ebu Hanife oldu...