Günümüzde (Hayat müşterektir) denilerek, kadına zulmediliyor. En ağır, en adi işlerde bile çalıştırılıyor. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda mıdır? Dinimizde kadın hakları hususunda bilgi verir misiniz?
Dinimizde kadının yeri
CEVAP
İslamiyet’ten önce kadının hiç değeri yoktu. Araplar, kız çocuklarını diri
diri gömüyorlardı. Kâbe etrafında bile kadınlar çıplak dolaşırlardı.
Müslümanlık gelince bu kötü âdetler son bulmuştur.
Bugün de dünyanın birçok yerinde kadınlar horlanmaktadır. Rusya’da da kadına
zulmedildi. Zorla Kolhozlara sokuldu. Erkek gibi, en ağır işlerde, erkek
şeflerin baskısı altında, insafsızca boğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır
işlerde zorla çalıştırıldı. Fakat zulüm payidar olmadı. Bilinen akıbete uğradı.
Hür dünya dedikleri Hristiyan ülkelerde ve İslam ülkeleri denilen Arap
ülkelerinde, (Hayat müşterektir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda,
tarlalarda, ticarette, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine
pişman oldukları, mahkemelerin boşanma davaları ile dolu olduğu, günlük
gazetelerde sık sık görülmektedir.
Bir kadın yazar da diyor ki:
(Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne
oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve
şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o
arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem,
kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya
oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim.)
Kadınlar, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti
ve boşanma hakkına malik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünya kadınları,
hemen Müslüman olurlardı.
Müslümanlıkta kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok
mesuliyet yüklemiştir. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para
kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da
yoksa, en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur.
Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin yardım sandığı bakar.
İslamiyet’te geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaştırılmamıştır. Bir erkek,
hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer
kadın isterse ve erkek de razı olursa, kadın kendine uygun bir işte
çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir.
Müslüman kadının ev işi yapması bir ihsandır, çok sevaptır. Zorla
yaptırılamaz. Resulullah efendimizin zamanından bugüne kadar, Müslüman kadınlar
bu ihsanı yapmıştır.
Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir, yahut hanımı veya annesidir.
Kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer
verilmelidir. (R. Nasıhin)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümin, kötü huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da olur.)[Müslim]
(Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını
görmemeye çalışın!) [İbni Lal]
(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]
(En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi
davranan benim.) [Nesai]
(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı
yazılır.) [R.Nasıhin]
(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve
aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]
Sual: İslamiyet kadına değer vermiyor deniyor. İslam’da kadının yeri
nedir?
CEVAP
Dinimizi bilmeyen bir kimsenin İslamiyet’in kadına verdiği değerden
bahsetmesi, körlerin fili tarif etmesine benzer. Körün biri, filin bacağına
dokunur. Fil direk gibi der. Biri karnına dokunur, Fil
duvar gibi der. Diğeri de hortumuna dokunur. Fil yılan gibi der.
Görenle görmeyen bir olmadığı gibi, bilenle bilmeyen de bir olmaz.
Erkek hep kendini kusurlu görmeli
Kur’an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği
bildirilmektedir. Fudayl bin İyad hazretleri, (Hanımım huysuzluk yapınca, dine
aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o işime tevbe edince, hanımın
huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım) buyurdu.
O halde, Müslüman erkek, hanımı ile iyi geçinir. Çünkü kadınların da, erkekler
üzerinde hakları vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak
olun, iyilik edin!) [Müslim]
Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine
ortak olmalı. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış
bulunan dostu, dert ortağı, kendinin neşelendiricisi, çocuklarının
yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir.
Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye
düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti
bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her
işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Çünkü,
uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek
değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Yani bir erkek, ben
iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen sıkıntılara katlanması lazımdır.
Hadis-i şerifte, (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara
sabreden Hazret-i Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur) buyuruldu. İyi
Müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur’an-ı kerimde de
mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor. (Nisa 19)
Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek,
ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri
bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl
olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona ermiş
demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun
dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri
yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu
sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz.
O halde; eşine yapılacak huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler
yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde
yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!
Kadınların yaratılışı
Sual: Kadınlar zayıf yaratıldığı için erkeklere emanet edildiği,
erkeğin evde aile reisi olması gerektiği, erkeklerin kadından mesul olduğu,
fakat kadının erkekten mesul olmadığı söyleniyor. Böyle bir âyet ve hadis var
mıdır?
CEVAP
Evet vardır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu öyle bir ateşten koruyun ki,
onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır.) [Tahrim 6]
(Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.
Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir.) [Bekara
228]
(Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir. Çünkü Allahü teâlâ, bazı kullarını
bazısından üstün yaratmıştır.) [Nisa 34]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kadınları, Allahü teâlânın emaneti olarak aldınız ve onlara yaklaşmanız
Allah’ın emri ile helal kılındı. Sizin onların üzerinde hakkınız olduğu gibi,
onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Yatağınızı kimseye çiğnetmemeleri
ve maruf olan hususlarda size baş kaldırmamaları, onlar üzerindeki
haklarınızdandır. Onlar, bu haklarınıza riayet ederlerse, maruf üzere
rızıklandırılıp giydirilmeleri onların hakkıdır.) [İbni Cerir]
(Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hiç bir şekilde doğru olamaz. Onu
doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Kadının kırılması boşanması demektir.) [Buhari]
(Kadın zayıf yaratılmış ve avrettir. Kadınların avretlerini evde tutarak
örtün!) [İbni Lâl]
Sual: Kadın mı üstün yoksa erkek mi?
CEVAP
Bu soru yanlış. Bu mühendis mi üstün, avukat mı demek gibi bir şeydir.
Avukattan üstün mühendis, mühendisten üstün avukat olur. Erkekten üstün kadın
çoktur. Cinsleri, vasıfları farklı olanlar arasında mukayese olmaz. Mesela elma
armuttan veya armut elmadan iyidir denmez. Çünkü cinsleri farklıdır. Onun için
elma ile armut toplanmaz denir.
Yüz kiloluk pehlivan ile elli kiloluk pehlivanı birbiriyle güreştirmiyorlar.
Her pehlivan, kilosundaki pehlivanlarla güreşiyor. Ağır sıkletteki bir
pehlivan, rakiplerine yenilse, fakat elli kilodaki bütün pehlivanları yense
madalya alamaz. Aynı cinsler arasında bile bazı vasıflar aranıyor. Çalışan
kadınların maaşını öğrenmek üzere, Amerika’dan iki kişi gelse, biri, bakanlık
yapan bir kadının maaşını öğrense, öteki de yeni işe giren ilkokul mezunu bir
kadının maaşını öğrense, verecekleri rapor elbette birbirinden çok farklı olur.
İşçi kadın ile bakan olan kadının maaşı mukayese edilmez.
Kadınla erkek mukayese edilerek, Kadın doğum yapıyor, erkek yapmıyor,
böyle eşitlik olmaz denemez. Allahü teâlâ, kadını, erkeği ayrı işler
için yaratmıştır. Fiziki yapısı birbirine benzemez. Birbirine benzemeyen iki
şey, birbiri ile kıyaslanamaz.
Bir erkek kalkıp da, Madem kadın-erkek eşitliği var, niye kadınlar da
bizim gibi yer altında, kömür ve maden ocaklarında çalışmıyordememeli.
Çünkü kadının bünyesi buna müsait değildir. Bazı ülkelerde, kadın böyle zor
işlerde çalıştırılıyorsa da, bu bir hak değil, zulümdür. Herkese, bünyesine
uygun iş verilmelidir!
Cenab-ı Hak, kadını da, erkeği de her işe elverişli olarak yaratmamıştır.
Kadının boksör, güreşçi olmaması onun değerini düşürmez. Limonun ekşi olması
limon için bir eksiklik değildir. Çünkü limon ekşiliği için alınır. Allahü
teâlâ da kadını ağır işlere elverişli olarak yaratmamıştır.
Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Elma ile armut mukayese edilmediği gibi,
bunların da birbirine üstünlüğü söz konusu olmaz. Ancak vasıfları eşit olan iki
şey arasında kıyas yapılır. Vasıfları farklı olan şeyler arasında kıyas olmaz.
Mesela vapur, uçak ve otobüs binek vasıtası olduğu halde, birinin diğerine
üstünlüğü söylenemez. Uçak, denizde yüzemediği için vapurdan aşağı sayılmaz.
Vapur, karada gitmediği için bisikletten aşağı olduğu söylenemez. Vapur başka
bir vapurla, uçak başka bir uçakla mukayese edilebilir. İkisi de kara vasıtası
olduğu halde, bir tankla bir taksi mukayese edilemez. Tank taksi kadar hızlı gitmediği
için aşağı kabul edilemez. Her birinin görevi ayrıdır.
Boksta iki kadın, ancak bir erkek kadar dövüşebilir dense, bu,
kadına hakaret olmaz. Cenab-ı Hak, kadını akıl ve beden yönünden erkeğe göre
farklı yaratmıştır. Akıllı kadın yarattığı gibi, deli erkek de yaratmıştır.
Kadınların da, erkeklerin de akılları aynı değildir. Biri kalkıp da, Ya
Rabbi insanların aklını niçin eşit yaratmadındiyemez. Yaratıcı sorguya
çekilemez.
Birçok bakımdan kadınla erkek, mukayese edilemez, ikisi de her yönden eşit olmalı
denemez. İki erkek de her yönden eşit değildir. İki kadın da böyledir.
Üstünlük, Allah indindeki kıymete göredir. Müslüman fakir bir zenci,
gayrimüslim kraldan mukayese edilemeyecek kadar üstündür.
Dinimizin, zenginlerin ve kadınların çoğunun Cehenneme gideceğini bildirmesi,
zengine ve kadına hakaret değildir. Zenginlerin ekserisi, parasını faydalı
işlerde kullanmadığı, zararlı işlerde kullandığı, israf ettiği için, onları
ikâz etmek maksadı ile, (şunları yapmazsanız, Cehenneme gidersiniz) buyurulmuştur.
Keza kadınlar da, erkeklere nispetle daha fazla tesir altında kalarak daha
fazla günah işlediği için, (günah işlemeyin, Cehenneme gidersiniz) diye ikâz
ediliyor. İyi kadınları ve servetini iyi yolda harcayanları da Cenab-ı Hak
övüyor. Malı hayırlı şey olarak bildiriyor, saliha kadınları da övüyor. Kâfir
erkeklerin Cehenneme gideceğini bildirirken, Müslüman kadınların Cennete
gideceğini haber veriyor.
Şu halde, İslamiyet kadına fazla değer vermiyor demek, din düşmanlığından başka
şey değildir.
Allah’a isyan eden kadın veya erkeğin Cehenneme gitmesi normal değil midir?
Devleti yıkmaya çalışan anarşist kadınlar hapse atıldığı için, devlete, kadın
düşmanı denebilir mi?
Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok sorumluluk yüklemiştir. Kadın,
evde ve dışarıda çalışmak zorunda değildir. Evli ise kocası, evli değilse
babası, kadına gerekli şeyleri getirmeye mecburdur. (Hidâye, R.
Nasıhin)
Kadına niye hitap yok?
Sual: Ben ateist ve feminist bir bayan değilim. Hikmetini bilmesem de
İslamiyet’in emirlerine inanırım. Ancak hem feministlere cevap verebilmek için,
hem de merakımın gitmesi için bazı sorularım var. Niçin Kur’anda, hadiste ve
İslam âlimlerinin yazılarında genelde hitap erkeğedir, kadına hitap yok. Kadın
insan değil midir? Bir de âyet ve hadislerde erkeğe kadından önce hitap
ediliyor. Mesela şu âyetlerde hitap hep erkeğedir:
(Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdir [evin reisidir.] Ey
iman edenler, hicret ederek gelen mümin kadınları imtihan edin. Eğer imanlı
iseler, kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü mümin kadının kâfirle evlenmesi helâl
değildir.) [Mümtehine 10]
(İman etmedikçe, müşrik [ateist] kadınlarla evlenmeyin.
Kadınlarınızı da, iman edinceye kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin!) [Bekara
221]
(Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.)[Bekara187]
(Kitap ehli [Yahudi ve Hristiyan] kadınlarla evlenmeniz
helaldir.)[Maide 5]
(Naşize kadınlara öğüt verin, yataklarına girmeyin.) [Nisa 34] Kadın
naşize olur da erkek naşiz olmaz mı? Ne diye, Allah, erkeğin kadına öğüt verip
onu terbiye etmesini emrediyor?
[Naşiz: Eşine zulmeden erkek. Naşize: Kocasının
yatağına gelmeyen ve ondan izinsiz evi terk edip giden kadın.]
CEVAP
Âyet ve hadisten din öğrenilmez. Din öğreniyorum derken, yanlış anlayıp
dinden çıkılabilir. İlk yazdığınız âyetin başında bildirildiği gibi, Allah,
erkeği âmir olarak yaratmıştır. Köpek ve yılan olarak da yaratabilirdi.
Allah’ın emrine razı olmak gerekir. Bir fabrikada, çeşitli kısımların müdürleri
veya âmirleri olur. Patron, her işçiye teker teker şunu yapacaksınız demez.
İdarecilere söyler. İşlerden idarecileri sorumlu tutar. İşte Allahü teâlâ da,
evin reisine emrediyor, onu sorumlu tutuyor. Erkeklerin işledikleri günahlardan
kadını sorumlu tutmuyor, fakat kadınların işledikleri günahlardan erkekleri
sorumlu tutuyor. Her nimet bir külfet karşılığıdır. Sorumlunun, idarecilik
görevini yapması da normaldir.
Maide suresinin 38. âyetinde, (Hırsızlık eden erkek ve kadın) ifadesi
geçiyor. Önce erkeğin bildirilmesi onun Allah katında yüksek olduğunu
göstermez. Belki de hırsızlık daha çok erkekler tarafından yapıldığı için önce
söylendi. Nur suresinin 2. âyetinde, (Zina eden kadın ve erkek) ifadesi
geçiyor. Burada belki kadının rolü daha çok olduğu için, kadın erkekten önce
bildirildi. Önce hitap edilmesi onun üstün veya aşağı olduğunu göstermez. Bir
âyet meali de şöyle:
(Erkek veya kadın, mümin olarak iyi işler yapan, cennete girer.)[Nisa
124]
Bu âyet de, erkeğin kadından üstün olduğunu bildirmiyor. Üstünlük mümin olarak
iyi iş yapmaktır.
Erkek olsun, kadın olsun, kâfirin iyi iş yapmasının kıymeti yoktur. Allahü
teâlâ kadını erkeğe emanet edip, emanete riayet etmesini de emretti. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Eşinizi üzmeyin. O, Allahü teâlânın size emanetidir.) [Müslim]
(En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı
kimsedir.) [Tirmizi]
(Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]
(Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben
olurum.) [R.Nasıhin]
Daha az sevab mı?
Sual: Biz hayzdan dolayı orucu kaza edince ramazan sevabı alamıyoruz.
Namazı ise hiç kaza etmiyoruz. Erkeklerden daha mı az sevab kazanmış oluyoruz?
CEVAP
Hayır. Bayanlar da, kendi aralarında eşit sevab almaz, erkekler de eşit
sevab almaz. Aynı ibadeti yapan veya aynı günahı işleyen kişiler hep aynı
sevabı almaz veya hep aynı cezayı görmez. Peygamber efendimiz yemin ederek
buyuruyor ki:
(Bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, Eshabımdan birinin bir avuç arpası
kadar sevap alamaz) [Buhari]
Eshab-ı kiramın hepsi de eşit sevap almaz. Bu iman ve ihlâslarının kuvvetine
göre değişir.
İyi eş mutluluktur
Sual: Dinde uğursuzluk yoksa, (Kadın, at ve ev uğursuzdur) hadisi
uydurma değil mi?
CEVAP
İslamiyet’te uğursuzluk yoktur. O hadis-i şerifin aslı da şöyledir:
(Bir şeyde uğursuzluk olsaydı, atta, kadında veya evde olurdu.)[Buhari,
Müslim, Muvatta, İmam-ı Ahmed, Ebu Davud]
Görüldüğü gibi, uğursuzluk var denmiyor, olsaydı deniyor. Atın da, evin de,
kadın veya erkeğin de iyisi makbul, kötüsü de elbette kötüdür. Aşağıdaki iki
hadis-i şerif de, yukarıdaki hadis-i şerifin açıklaması mahiyetindedir:
(Evin, hanımın ve atın kötü olması, talihsizliktir. Dar olan ve komşuları
kötü olan ev kötüdür. Bindirmeyen at kötüdür. Huysuz kadın kötüdür.) [Taberani]
(Saliha bir hanım, iyi bir binek, geniş ve rahat ev mutluluğa sebeptir.
Huysuz kadın, kötü binek, dar ve sıkıntılı ev de bedbahtlığa sebeptir.) [Ebu
Davud]
Başsız toplum olmaz
Sual: Kur'anda neden (Kadınlarınıza söyleyin!) diye erkeklere hitap
ediliyor? Niye (Kocalarınıza söyleyin de, şöyle yapsın) denmiyor? Niye kadın
erkek eşitliği yoktur?
CEVAP
Bütün dünyada âmir memur ilişkisi vardır. Patron, müdür ve işçi statüsü vardır.
Bir patron işçilere talimat vermez, müdüre söyler, müdür de onlara talimatı
verir.
Millî Eğitim Bakanı, bir okulun öğrencilerine talimat vermez, hitap etmez,
Millî Eğitim Müdürlüklerine talimat gönderir, o da okul müdürlerine gönderir.
Okul müdürü de öğretmenlere ve öğrencilere hitap eden emirler verir.
Genelkurmay Başkanı bir bölüğün askerlerine hitap etmez. Bütün işler, silsile-i
meratip [emir komuta zinciri] denilen yolla hâlledilir. Kuvvet komutanlıklarına
bildirir, onlar ordularına bildirir, ordu komutanı sırasıyla, alay, tabur ve
bölük komutanına, derken çavuşa, onbaşıya kadar iner. Erler, komutanlarına emir
veremez.
Böyle olmazsa nizam bozulur. Herkes görevini bilmelidir. Âmirle memur, astla
üst, komutanla er aynı statüde olmaz. Hepsi birbirine eşit olmaz.
İşçiler çalışmazsa ustabaşı sorumlu olur. İşçi ustabaşına emir veremez.
Âmirsiz, memursuz, fertleri eşit olan bir toplum olmaz, anarşi olur. Dinimizde
de erkek kadının âmiridir, evin reisi erkektir. Hitap erkeğe olur. Kadın, memur
sınıfından olduğu için hitap âmire veriliyor. (Memuruna söyle, şöyle yapsın!)
deniyor. İkisi eşit olursa, düzen bozulur. Âmirsiz memursuz, astsız üstsüz,
işçisiz patronsuz bir toplum olmaz. İyiyi kötüyü, kabiliyetliyi, kabiliyetsizi,
âlimi cahili eşit olmaya zorlamak, o toplumu bozmak olur. Komünizmde, güya
herkes eşitse de, yine onları yöneten idarecileri vardır. Başsız toplum olmaz.
Aynı yetkiye sahip iki baş, iki âmir, iki komutan olmaz. İki ilah da olmaz. Bir
âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah’tan başka bir ilah olsaydı, kâinattaki nizam bozulur, karmakarışık
olurdu.) [Enbiya 22]
İslamiyet’in kadına verdiği değer
Sual: Ateistler, (İslamiyet, kadınlara değer vermediği için
onların güzelliğini örtmeye çalışıyorlar. Kadınlara süslü, ziynetli elbise
giydirmiyorlar) diyorlar. Kapanmaları ve kötü bakışlardan uzak
tutulmaları, kadınlara verilen değerden dolayı değil midir?
CEVAP
Elbette, kadına verilen değerden dolayıdır. Müslümana, Allahü teâlânın
emaneti olduğu için, kadın çok değerlidir. Değerli olunca, onu bir hazine gibi
saklamak, kötü gözlerden uzak tutmak gerekir. Kıymetli şey, gelişigüzel yere,
ortaya atılmaz. Kıymetli mücevher yedi kat bohça içinde saklanır. Kimsenin
değer vermediği kullanılmış, eskimiş kötü şeyler de çöplüğe atılır.
Çok kişi, toplu nakit parasını çantaya değil, dikkati çekmemesi için bir
poşete, çuvala veya benzeri bir şeye koyarak götürür. (Birini öldürmek için
verilen zehir, teneke kupa içine konarak takdim edilmez) buyuruluyor. Onu en
iyi ambalajla, en iyi gıdaların içine katarak verirler.
İşte Müslüman kadın, çok kıymetli olduğu için sokakta süslenmemeli, aksine
sokağa eski elbiseleriyle çıkmalıdır.
Hazret-i Ömer, (Kadınlar kıymetli elbiselerle süslenmezse, eski elbiselerle
sokağa çıkmak istemezler) buyuruyor. (İhya)
Yine Hazret-i Ömer, (Bir kadının dışarıda görülecek bir ihtiyacı varsa, en eski
elbisesini giyinip, kimseye görünmeden gidip gelebilir) buyuruyor. (Kurtubî)
Kadın, yakın bir akrabasına giderken, en eski elbisesiyle sokağa
çıkmalıdır. (Şir’a)
Hazret-i Fatma-üz-Zehra, dışarı çıkmak zorunda kalınca, en eski elbisesini
giyer, görenler yaşlı, beli bükülmüş bir kadın, nine sansınlar diye sırtına bir
şey koyarak belini kamburlaştırırdı. Konuşması düzgün olmasın diye ağzına da
çakıl taşı koyardı. En tenha yerlerden işini görüp gelirdi. (Tabakat-us-Sahabe)
Erkeklerin bile, önemli görevlerde bulunanları hariç, eski ve gösterişsiz
elbise giymeleri iyi olur. Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, elbiseye
önem vermeyeni, eski, yamalı giyeni sever) buyuruluyor. (Deylemî)
Cemal için temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir, gösteriş için giyinmek haram
olur. (Bahr-ür-raık)
Dinimizde zina ve zinaya götürecek hâl ve hareketler yasaklanmıştır. Kadın,
süslerini yabancılara gösteremez. Örtülü olarak takınabilir. Ancak kapalı olarak
da ayaklara takılan halhal gibi ses çıkaran takıları, şıngırdatıp da sesini
duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye,
ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31]
Dikkat edilirse, (Ayaktaki örtülü ziynet) tâbiri geçiyor. Yani ziynetlerin
gizlenmesi gerekiyor. Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek
gerekir. Kolye, kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir.
Âyetin başında buna da işaret edilmektedir.
Tesettürle ilgili bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan]sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı
hariç, [kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve
ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler,
başörtülerini yakalarına kadar [indirerek saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!)[Nur
31] (Celaleyn, Medarik)
Kur'an-ı kerimde mealen, (Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın) buyuruluyor.
(Enam 151) Buradaki (Yaklaşmayın) demek, (Zinaya götürecek sebeplerden, hareket
ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onların
seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın!) demektir. Yabancı kadınlara bakmak gözü
zayıflatır, kalbi karartır. Peygamber efendimiz, göz zinası hakkında buyuruyor
ki:
(Yabancı kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el zinasıdır, ona
gitmek ise ayakların zinasıdır.) [Rıyâd-un-nâsihîn]
(Gözün zinası harama bakmak, dilin zinası fuhuş konuşmaktır.)[Buhârî]
(Bir kadın koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyabilecek bir topluluğun
yanından geçerse, ona bakana da, kendisine de göz zinası günahını yüklenir.) [Nesaî]
(Kadına, şehvetle bakanın gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılır.) [M.
Enhür]
Erkeği de, kadını da zinadan korumak için böyle tedbirler alınmıştır. Kadının
örtünmesi, sokağa çıkarken eski elbise giymesi, onu kötülüklerden korumak
içindir.
Kadınları sokağa çıkarmak için
Sual: Feministlere yaranmaya çalışan bazı kişiler, kadın erkek
eşitliğini savunuyorlar. (Allah’ın kadın kullarını Allah’ın
mescitlerinden alıkoymayın) hadisini söyleyerek, kadınları camiye,
cuma ve bayram namazlarına getirmeye çalışıyorlar. (Kadın,
ayakkabıların olduğu yerde değil, cemaatte erkeklerin arasında olmalıdır) diyorlar.
Kadınları niye erkeklerin arasına sokmaya çalışıyorlar?
CEVAP
Camiye gitmek ayrı, camide erkeklerle beraber namaz kılmak ayrıdır. İkisini
karıştırmamak gerekir. Bunların maksatları bellidir. Resmi yerlere tesettürle
sokmayıp, camiye, erkeklerin arasına sokmaya çalışmalarının eşitlikle bir
ilgisi yoktur. Maksat, dînî emirleri sulandırıp Müslüman kadınlarla erkekleri
bozmaktır. (Kadın, erkekle eşitse, erkeklerle aynı safta olmalıdır) demeleri
de yanlıştır. Dinimizde kadın, her yönden erkekle eşit değildir. Mesela, erkek,
kadına imam olabilir, ama kadın, erkeğe imam olamaz.
Kurt da, kuzu da bir hayvandır, ama ateşle barut gibi ikisi bir arada
bulunamaz.
Âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri en iyi anlayan Ehl-i sünnet âlimleridir.
Bu âlimler, hadis-i şerifleri açıklamışlardır. Büyük fıkıh âlimi İbni
Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Kızların, genç ve yaşlı kadınların beş vakit namazla, cuma ve bayram namazları
için camiye gitmeleri caiz değildir. Eskiden, yalnız çok yaşlı kadınların,
akşam ve yatsı namazına gitmesine izin verilmişse de, şimdi [yani 2 asır önce
bile] bunların da gitmesi caiz değildir. (Redd-ül-muhtar)
Meşhur fıkıh kitabı Hindiyye’de de buyuruluyor ki: Kadınların cemaate gelmeleri
mekruhtur. Ancak, (Yaşlı kadınların, sabah, akşam ve yatsı namazına gelmeleri
caizdir) diye fetva verilmişse de, zamanımızda fesadın meydana çıkmış
olmasından dolayı, kadınların, artık bütün namazlara gelmeleri mekruhtur. Tebyin kitabında
da böyle bildirilmiştir. (Fetâvâ-i Hindiyye)
İmam-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki: Günümüzde ihtiyar hanımlar hariç,
diğer kadınların mescide gitmemesi, Eshab-ı kiram zamanında bile doğru sayılmış
bir fetvadır. Nitekim Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: Eğer Resulullah,
bugünkü durumu görseydi, camiye gitmek için kadınların evden çıkmalarına izin
vermezdi. (İhya)
Şamil Ansiklopedisi’nde de deniyor ki: Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki:
Resulullah kadınların bu hâlini görseydi, tıpkı İsrailoğulları kadınlarını
camiden men ettiği gibi, onları camiye göndermezdi. (Buhârî) [Şimdiki
durumun, 14 asır önceki Âişe validemiz zamanındaki durumdan çok daha kötü
olduğu meydandadır.]
Bazı kesimlerce çok itibar edilen Vehbe Zuhayli bile diyor
ki: Hanefî ve Mâlikîlere göre, genç kadınların cuma ve bayram namazı veya diğer
namazları kılmak için camiye gitmelerine müsaade edilemeyeceğinde âlimler
ittifak etmişlerdir. Çünkü Ahzab sûresinin 33. âyetindeki, Allahü
teâlânın, (Evlerinizde oturun!) emri, evden başka bir yere
namaz için gitmeyi yasaklamaktadır. Aynı zamanda kadınların cuma ve bayram
namazları ile cemaatle namaz kılmak için evden çıkmaları fitneye sebep
olabilir. Fitne ise haramdır. Harama götüren şey de haramdır. (İslam
Fıkhı Ans.)
Kadın camiye, cemaate niçin gider? Daha çok sevab almak için gider. Hâlbuki
kadınların evde kıldıkları namaz, daha sevabdır. İki hadis-i şerif:
(Kadınların en hayırlı namazı, evlerinin en dip köşesinde kıldıkları
namazdır.) [Taberanî]
(Kadınların, evinin en mahrem yerinde kıldığı namaz, salonda kıldığı namazdan
efdaldir. Salonda kıldığı namaz ise, camide kıldığından efdaldir.) [Ebu
Davud, İ. Ahmed]
Şu hâlde kadınlar, daha çok sevab almak için, camide değil, evlerinde
namazlarını kılmalıdır. Mezhepsizlerin, eşitlik perdesi altında kadınları,
sokağa atmaya ve erkeklerin arasına sokmaya çalışmalarına itibar etmemelidir.
Kadın sokağa çıkınca
Sual: (Kadının yeri sokak değil, evidir) sözünün, dinde yeri var
mıdır?
CEVAP
Dinimizde kadın sultandır. Hiçbir iş yapmaya mecbur değildir. Onun için
sokağa çıkmaya ihtiyacı yoktur. Babası, kocası, oğlu veya yakın erkek
akrabaları ona bakmaya mecburdur. Kendi arzu etmedikçe de çalışmaz. Kimse onu
çalışıp para kazanmaya zorlayamaz.
Dinimizde kadın avrettir. Anadolu’da avrat deniyor. Avret, bakılması, görülmesi
caiz olmayan yer demektir. Kadının, zaruretsiz sokağa çıkması bu yönden de
uygun değildir. Bir hadis-i şerif:
(Kadın avrettir. Dışarı çıkınca, şeytan onu ve ona bakanları yoldan çıkarmak
için fırsat kollar.) [Tirmizî]
O hâlde Şeytan’a yardımcı olmamalı, kadın, namahrem kimselerin ve kötü gözlerin
bakışına maruz kalmamalıdır.