►Elinin Emeğiyle Geçinmek Hakkında / Hadis
Elinin Emeğiyle Geçinmek
Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî
BÖLÜM: -15-
Elinin Emeğiyle Geçinmek hakkında sahih hadis-i şerifler...
540. Ebû Abdullah Zübeyr İbni’l–Avvâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi
ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu
satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu
koruması, verseler de vermeseler de insanlardan
bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır. ”
Buhârî, Zekât 50, 53; Büyû‘ 15, Müsâkât 13. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 85; İbni Mâce, Zekât 25
541. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun
yüklenip satması, herhangi bir kişiden
dilenmesinden hayırlıdır. O da ya verir, yahud vermez. ”
Buhârî, Zekât 50, 53; Müslim, Zekât 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Zekât 28
542. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Davud aleyhisselâm ancak elinin emeğiyle kazandığını yerdi. ”
Buhârî, Büyû’ 15
543. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Zekeriyyâ aleyhisselâm marangozdu. ”
Müslim, Fezâil 169. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ticârât 5
544. Mikdâm İbni Ma’dîkerib radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha
hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi
Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi. ”
Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37
545. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Ancak iki kişiye gıbta edilir:
Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı
başaran kimse.
Yine Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmet
ile yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına
öğreten kimse. ”
Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268
546. Yine İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, ashabına:
– “Hanginize mirasçısının malı, kendi malından
daha sevimlidir?” diye sordu. Onlar :
– Ey Allah’ın Resûlü! Hepimiz malımızı herşeyden
fazla severiz, dediler.
Hz. Peygamber de:
– “Kişinin kendi malı hayır yaparak önceden
gönderdiği, mirasçısının malı ise, harcamayıp
geriye bıraktığıdır!” buyurdu.
Buhârî, Rikak 12
547. Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun!”
Buhârî, Zekât 9, 10, Menâkıb 25, Rikak 49, 51, Edeb 34, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66–68. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 1, Zühd 37; Nesâî,
Zekât 63, 64; İbni Mâce, Mukaddime 13; Zekât 28
548. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şey istendiği zaman asla “yok” demezdi.
Buhârî, Edeb 39; Müslim, Fezâil 56
549. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğne göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem, âlâ şöyle buyurdu:
“Her sabah iki melek iner. Biri:
– Ya Rabb!. Cimrilik edene malının karşılığını
(halef) ver, der. Diğeri de:
– Ya Rabb!. Cimrilik edenin malını telef et, diye dua eder. ”
Buhârî, Zekât 27; Müslim, Zekât 57
550. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğne göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu” demiştir:
“Ey âdemoğlu! (Allah için) infak et ki, sana da infak olunsun!”
Buhâri, Tefsîru sûre (11) 2; Nefekât 1; Tevhid 35; Müslim, Zekât 36, 37. Ayrıca bk. İbni Mâce, Keffârât 15
551. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhumâ’dan
rivayet edildiğine göre bir kimse
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Müslümanın hangi ameli daha hayırlıdır? diye
sordu. Hz. Peygamber de:
– “Tanıdık tanımadık herkese yemek yedirmen ve selâm vermendir” buyurdu.
Buhârî, Îmân 6, 20; İsti’zân 9, 19; Müslim, Îmân 63. Ayrıca bk. Nesâî, Îmân 12; İbni Mâce, Et’ime 1.
552. Yine Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu
anhumâ’dan rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Kırk iyilik vardır. Bunların en üstünü,
birisine sağıp sütünden faydalanması için ödünç olarak
sütlü bir keçi vermektir. Kim, sevâbını umarak
ve mükâfâtını Allah’ın vereceğine inanarak bu
kırk hayırdan birini işlerse, Allah Teâlâ onu bu sebeple cennete koyar. ”
Buhârî, Hibe 35. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 42
553. Ebû Ümâme Suday İbni Aclân radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey âdemoğlu! İhtiyâcından fazla olan malını
sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen
kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde
tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini
üstlendiklerinden başla. Veren el, alan elden üstündür (unutma). ”
Müslim, Zekât 97. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 32.
554. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İslâm
için kendisinden ne istenirse onu mutlaka verirdi. Hele
bir keresinde yanına gelen bir adama iki dağ
arasını dolduran bir koyun sürüsü verdi. . . Adam
kabilesine dönünce :
– Ey milletim! (Koşun) müslüman olun. Çünkü
Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan
çok büyük ikrâm ve ihsanlarda bulunuyor, dedi.
(Hadisin râvisi Enes diyor ki), kimileri sırf
dünyalık elde etmek için müslüman olurlardı. Fakat çok
geçmeden müslümanlık onların gözünde, dünyadan
ve dünya üzerindeki her şeyden daha değerli hale
gelirdi.
Müslim, Fezâil 57–58
555. Ömer radıyallahu anh şöyle dedi
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mal
taksim etti. Ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! Kendilerine mal verdiğiniz
şu kimselerden başkaları o mala daha layıktır!”
dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Onlar beni iki durumla karşı karşıya
bıraktılar: Ya çirkin sözlerle benden mal isteyecekler,
vereceğim. Ya da vermeyeceğim bu defa da beni
cimrilikle suçlayacaklar. Ben cimri değilim”
buyurdu.
Müslim, Zekât 127
556. Cübeyr İbni Mut’im radıyallahu anh şöyle dedi:
Huneyn Gazvesi’nden dönüşte Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ile birlikte yürürken bedevi
arablar ganimetin taksimini ısrarla istemeye
başladılar. Neticede Hz. Peygamber’i Semüre ağacının
altında durdurdular. Cübbesi ağaca takılıp
kaldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devesini
durdurup:
“Cübbemi verin bana! Şayet şu gördüğünüz ağaçlar
kadar hayvanım olsaydı, onların tamamını
size paylaştırırdım. Siz de benim cimri, yalancı ve korkak olmadığımı görürdünüz!” buyurdu.
Buhârî, Cihâd 24, Humus 19
557. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadaka vermek malı eksiltmez. Kul başkalarının
hatalarını bağışladıkca Allah da onun şerefini
arttırır. Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa, Allah da onu yükseltir. ”
Müslim, Birr 69. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 82
558. Ebû Kebşe Amr İbni Sa’d el–Enmârî radıyallahu anh’den
rivayet edildiğine göre o,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle
buyururken dinlemiştir:
“Haklarında yeminle söz söyleyebileceğim üç
haslet vardır; iyi belleyiniz!
Sadaka vermekle kulun malı eksilmez.
Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini
arttırır.
Dilenme kapısını açan kimseye Allah, fakirlik
kapısını açar. (Veya buna benzer bir cümle söyledi).
“Yine size bir söz daha söyleyeceğim, onu da iyi
belleyiniz” dedi ve şöyle buyurdu:
“Dünyada dört kısım insan vardır:
(Birincisi) Allah’ın kendisine mal ve ilim
verdiği kimsedir. Bu kişi Allah’a karşı saygılı davranır,
hısımlarını görüp gözetir, o maldaki Allah’ın
hakkını yerine getirir. Bu, en üst derecedir.
(İkincisi), Allah’ın kendisine ilim verip mal
vermediği iyi niyetli kimsedir. O, iyi niyetle, “Eğer
malım olsaydı ben de falan adam gibi
davranırdım” der. Bu, iyi niyetinin karşılığını görür.
İkisinin sevabı eşittir.
(Üçüncüsü), Allah’ın mal verip ilim vermediği
kimsedir. O bilgisizliği yüzünden malını gelişi
güzel harcar, Allah’a karşı sorumlu davranmaz,
hısımlarını görüp gözetmez, o malda Allah’ın
hakkı olduğunu idrak etmez. Böylesi kişi, en kötü
durumdadır.
(Dördüncüsü), Allah’ın ne mal ne de ilim verdiği
kimsedir. Bu kişi der ki, “Eğer malım olsaydı,
ben de falan gibi yer–içerdim”. Bu da niyetinin
karşılığını görür. Binaenaleyh bu iki kişinin
vebâli eşittir. ”
Tirmizî, Zühd 17
559. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine
göre, Resûl–i Ekrem’in ailesi bir koyun
kesmişlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem bir ara:
– “Ondan geriye ne kaldı?” diye sordu. Hz. Aişe:
– Sadece bir kürek kemiği kaldı, cevabını verdi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber;
– “Desene bir kürek kemiği hariç, hepsi
duruyor!” buyurdu.
Tirmizî, Sıfatu’l–kıyâme 35
560. Esmâ Binti Ebû Bekir radıyallahu anhumâ’dan
rivayet edildiğine göre Esmâ,
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana
şöyle buyurdu” demiştir:
– “Kesenin ağzını sıkma! Allah da sana sıkarak
verir!”
Bir rivayette (Müslim, Zekât 88) şöyle buyurduğu
nakledilmiştir:
“İnfak et sayıp durma, Allah da sana karşı
nimetini sayıp esirger. Paranı çömlekte saklama,
Allah da senden saklar. ”
Buhârî, Zekât 21; Müslim, Zekât 88. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd. Zekât 46; Tirmizî, Birr 40; Nesâî, Zekât 62
561. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre o, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
işitmiştir:
“Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile
köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin
durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikce,
üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını
örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey
vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice
geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz. ”
Buhârî, Cihâd 89; Zekât 28, Talâk 24; Libâs 9; Müslim, Zekât 76–77. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 61
562. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, helâl kazancından bir hurma kadar sadaka
verirse, – ki Allah, helâlden başkasını kabul
etmez – Allah o sadakayı kabul eder. Sonra onu
dağ gibi oluncaya kadar, herhangi birinizin
tayını büyüttüğü gibi, sahibi adına ihtimamla büyütür. ”
Buhârî, Zekât 8; Tevhîd 23; Müslim, Zekât 63, 64. Ayrıca bk. Tirmizî, Zekât 28, Nesâî, Zekât 48; İbni Mâce, Zekât 28
563. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
Sahrada yolculuk yapmakta olan adamın biri,
yolculuk esnâsında, bulut içinden “falanın bahçesini
sula!” diye bir ses duydu. Bunun üzerine o
bulut, kara taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı.
Adam derelerden birinin o suyun tamamını
topladığını hayretle gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı
ki, adamın biri bahçesinde elindeki kürekle suyu
oraya buraya çevirip bahçesini suluyor. Ona:
– Ey Allahın kulu! Adın nedir? diye sordu.
Adam, daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi,
peşinden de:
– Ey Allahın kulu! Adımı niçin soruyorsun? dedi.
O da:
– Ben şu suyu yağdıran buluttan, “senin adını
vererek falanın bahçesini sula!” diye bir ses duymuştum
da onun için soruyorum. Sen ne yapıyorsun ki bu
lutfa mazhar oluyorsun? dedi. Bahçe sahibi:
– Madem ki merak ediyorsun söyliyeyim; “Ben bu
bahçenin ürününü hesap ederim; üçte birini sadaka
olarak dağıtırım, üçte birini çoluk–çocuğumla
birlikte yerim, üçte birini de tohumluk olarak ayırırım”
dedi.
Müslim, Zühd 45