►Hayırlı İşlere Koşmak Hakkında / Hadis

Hayırlı İşlere Koşmak

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -4-

Hayırlı İşlere Koşmak hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

88. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Yararlı işler görmekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım
fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler;

mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. Dinini küçük bir dünyalığa satar. ”

 

Müslim, Îmân 186. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78

 

 

 

89. Ebû Sirve’a (veya Serve’a) Ukbe İbni Hâris radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir keresinde Medine’de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında ikindi namazı kılmıştım.
Resûlullah selâm verip namazı bitirdi ve sür’atle yerinden kalktı, safları yararak hanımlarından birinin
odasına gitti. Cemaat, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bu telaşından endişe ettiler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kısa sürede döndü, kendisinin bu acele davranışından dolayı
meraklanmış olduklarını gördü ve şöyle buyurdu:
“Odamızda birazcık altın –veya gümüş– olduğunu hatırladım da beni hayırda acele etmekten

alıkoymasını istemedim ve derhal dağıtılmasını emrettim. ”

 

Buhârî, Ezân 158, el–Amel fi’s–salât 18; Nesâî, Sehv 104

 

Buhârî’nin bir başka rivayetinde bu ifade şu şekildedir:
“Odada, sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın –veya gümüş– bırakmıştım. Onun gece

evde kalmasını uygun görmedim. ”

 

Buhârî, Zekât 20

 

 

 

90. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Uhud Savaşı’nda bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– Eğer öldürülürsem, nerede olurum? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemde:
– “Cennet’te” cevabını verdi.
Bunun üzerine adam, (yemekte olduğu) elindeki hurmaları fırlatıp attı; harbe daldı ve şehid düşünceye

kadar savaştı.

 

Buhârî, Meğâzî 17; Müslim, İmâre 143. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 31

 

 

 

91. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve şöyle dedi:

– Ey Allah’ın elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:
– “Güçlü–kuvvetliyken, sıhhatın yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe
etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür.
(Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demeye bırakma. Zaten o mal
vârislerden şunun veya bunun olmuştur. ”

 

Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92

 

 

 

92. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Uhud Savaşı’nda eline bir kılıç alıp:
– “Bunu benden kim almak ister?” diye sordu.
Mücahidlerin her biri ellerini uzatıp:
– “Ben, ben” diye cevap verdiler.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bu defa:
– “Hakkını vermek şartıyla onu kim alır?” buyurdu.
Bunun üzerine hemen herkes duraladı; fakat Ebû Dücâne radıyallahu anh:
– Hakkını vermek şartıyla ben alıyorum! dedi, aldı ve onunla müşriklerin kellelerini ikiye ayırdı.

 

Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 128

 

 

 

93. Zübeyr İbni Adî şöyle dedi:
Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’e gittik ve Haccâc’ın zulmünden şikâyet ettik. Enes şöyle dedi:
– “Rabbinize kavuşana kadar sabredin; zira her gelen gün, geçmiş günden daha kötü olacaktır. Ben
bunu Peygamberimiz’den duydum. ”

 

Buhârî, Fiten 6

 

 

 

94. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Yedi (engelleyici) şey(gelme)den önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz,
unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, (her şeyi) bozup perişan eden hastalık, saçma–sapan
konuşturan ihtiyarlık, ansızın geliveren ölüm, gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl, belâsı
en müthiş ve en acı olan kıyametten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz?”

 

Tirmizî, Zühd 3

 

 

 

95. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem Hayber Savaşı’nda şöyle buyurdu:
“Bu sancağı, Allah’ı ve Resûlünü seven, Allah’ın fethi kendisine nasip edeceği bir yiğide
vereceğim. ”
Ömer radıyallahu anh demiştir ki, “Emirliği o günkü kadar hiçbir zaman arzu etmedim. Beni çağırır
ümidiyle Resûlullah’a kendimi göstermeye çalıştım durdum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Ali İbni Ebû Tâlib’i çağırdı, sancağı ona teslim etti ve şöyle buyurdu:
– “Yürü, Allah fethi müyesser kılıncaya kadar sağa–sola bakın–ma!”
Ali derhal hareket etti, sonra durdu ve arkasına dönmeden (gözlerini hedeften ayırmadan) seslendi:
– Ey Allah’ın elçisi, onlarla ne (yapmaları) için savaşayım?
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Onlarla, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Al–lah’ın Resûlü olduğuna
şehâdet getirmelerine kadar savaş. Bunu yaptıkları an, –dinin yasaklarını çiğnemedikçe–
kanlarını ve mallarını senden korumuş olurlar. Asıl hesapları(nı görmek ise) Allah’a aittir. ”

 

Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 33. Ayrıca bk. Buharî, Fezâilü’l–ashâb 9

 

 

 

96. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” dedi:

“Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harb ilân
ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana
yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır,
nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdetâ) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli
ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu
korurum. ”

 

Buhârî, Rikak 38

 

 

 

97. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in
Rabbinden rivâyet ettiği bir hadîs–i kudsîde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Kul(um) bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın
yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak
varırım. ”

 

Buhârî, Tevhîd 50. Ayrıca bk. Müslim, Zikir 2, 3, 20–22, Tevbe 1; Tirmizî, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58

 

 

 

98. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.

 

Buhârî, Rikak 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15

 

 

 

99. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, gece
ayakları şişinceye kadar namazı kılardı. Âişe diyor ki, kendisine:
– Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allah’ın Resûlü? Oysa Allah
senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.
– “Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” buyurdu.

 

Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 6, Rikak 20; Müslim, Münâfikîn 79–80; Tirmizî, Salât
187; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 17; İbni Mâce, İkâme 200

 

 

 

100. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
“Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ibadetle ihyâ
eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı. ”

 

Buhârî, Leyletü’l–kadr 5; Müslim, İ’tikâf 7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 17; İbni Mâce, Sıyâm 57

 

 

 

101. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla
beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan
yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şey gelirse, “şöyle yapsaydım, böyle olurdu” diye
hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar” de. Zira “eğer şöyle yapsaydım”
sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar. ”

 

Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10.

 

 

 

102. Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre
sarılmıştır. ”

 

Buhârî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 22; Tirmizî, Cennet 21; Nesâî, Eymân 3

 

 

 

103. Ebû Abdullah Huzeyfe İbnü’l–Yemân radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

“Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kıldım. Bakara sûresini okumaya
başladı. Ben içimden herhalde yüz âyet okuyunca rükû eder, dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya
devam etti. Ben yine içimden bu sûre ile namazı bitirecek, dedim. O yine devam etti. Bu sûreyi bitirip
rükû eder dedim, etmedi. Nisâ sûresi’ne başladı; onu da okudu. Sonra Âl–i İmrân sûresi’ne başladı;
onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyetleri gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte
bulunuyor, istiâze âyeti geçince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûa gitti. “Sübhâne rabbiye’l–azîm
(büyük rabbimi tenzîh ederim)” demeye başladı. Rükûu da aşağı–yukarı ayakta durduğu kadar uzun
oldu. Sonra “semiallâhu limen hamideh, rabbenâ leke’l–hamd (Allah, kendisine hamd edeni duyar,
hamd yalnız sanadır ey rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûna yakın uzunca bir süre ayakta
durdu. Sonra secdeye vardı ve “sübhâne rabbiye’l–a’lâ (yüce rabbimi tenzih ederim)” dedi.
Secdesini de aşağı–yukarı kıyâmı kadar uzattı. ”

 

Müslim, Müsâfirîn 203

 

 

 

104. İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gece Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namaz kıldım. Ayakta o kadar uzun durdu
ki, en sonunda, içimden hoş olmayan bir şey yapmayı bile geçirdim.
– Ne yapmayı düşündün? dediler.
– Peygamber’i ayakta bırakıp oturmayı düşündüm, dedi.

 

Buhârî, Teheccüd 9; Müslim, Müsâfirîn 204

 

 

 

105. Enes radıyallahu anh’den, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sel–lem’in şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir:
“Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Çoluk–çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner,
biri kalır. Çoluk–çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır. ”

 

Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52

 

 

 

106. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir. ”

 

Buhârî, Rikak 29.

 

 

 

107. Resûlullah’ın hizmetkârı ve Ehl–i suffe’den olan Ebû Firâs Rebîa İbni Ka’b el–Eslemî
radıyallahu anh şöyle dedi:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte gecelerdim. Abdest suyunu ve öteki ihtiyaçlarını
ona getirirdim. Buna karşılık bir keresinde bana:
– “Dile (benden ne dilersen)” buyurdu. Ben:
– Cennette seninle beraber olmayı isterim, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Başka bir şey istemez misin?” buyurdu. Ben:
– Benim dileğim bundan ibarettir, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Öyleyse çok namaz kılıp secde ederek, kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu.

 

Müslim, Salât 226. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Nesâî, Tatbîk 79

 

 

 

108. Ebû Abdullah (veya Ebû Abdurrahman) Sevbân radıyallahu anh’den –ki kendisi
Resûlullah’ın azadlı kölesidir– rivayet edildiğine göre o “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle
buyururken işittim” demiştir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir
derece yükseltir ve bir hatânı siler. ”

 

Müslim, Salât 225. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Tirmizî, Salât 169; Nesâî, Tatbîk 80, 89

 

 

 

109. Ebû Safvân Abdullah İbni Büsr el–Eslemî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların en kârlısı, ömrü uzun, ameli güzel olandır. ”

 

Tirmizî, Zühd 21, 22

 

 

 

110. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu
sebeple:
– “Ey Allah’ın Resûlü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle
yapılacak bir savaşta beni bulundurursa, neler yapacağımı elbette Allah Teâlâ görecektir” dedi.
Sonra Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, –arkadaşlarını kastederek– “Rabbim, bunların
yaptıklarından dolayı özür beyan ederim” dedi. Müşrikleri kastederek de “Bunların yaptıklarından da
uzak olduğumu sana arzederim” deyip ilerledi. Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:
– Ey Sa’d! istediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerinden beri hep o
cennetin kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (olayı anlatırken) “Ben onun yaptığını yapamadım, ya
Resûlallah” dedi.
Enes radıyallahu anh devamla şöyle dedi:
Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı.
Müşrikler müsle yapmış, uzuvlarını kesmiş–lerdi. Bu sebeple onu kimse tanıyamadı. Sadece
kızkardeşi parmak uçlarından tanıdı.
Enes dedi ki, biz şu âyetin amcam ve amcam gibiler hakkında inmiş olduğunu düşünmekteyiz:
“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular.
Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpıştı, şehid düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar aslâ
sözlerini değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23].

 

Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148

 

 

 

111. Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr el–Ensârî el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Sadaka âyeti inince, biz sırtımızla yük taşıyarak, (hammallık yaparak) sadaka vermeye başladık.
Derken bir adam geldi çokca sadaka verdi. Münâfıklar, “Gösteriş yapıyor” dediler. Bir başkası geldi,
bir ölçek hurma getirdi. Yine münâfıklar, “Allah’ın, bunun bir ölçek hurmasına ihtiyacı yoktur”
dediler. Bunun üzerine, “Sadakalar hususunda gönülden veren mü’minleri çekiştiren ve
güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlarla alay edenler yok mu, Allah onları maskaraya
çevirmiştir. Onlar için acı bir azab vardır” [Tevbe sûresi (9), 79] âyeti indi.

 

Buhârî, Zekât 10; Müslim, Zekât 72

 

 

 

112. Saîd İbni Abdülazîz’in Rebîa İbni Yezîd’den; Rebîa’nın Ebû İdrîs el–Havlânî’den, onun Ebû
Zer Cündeb İbni Cünâde radıyallahu anh’den; Ebû Zer’in Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den; onun da
Allah Tebâreke ve Teâlâ hazretlerinden rivayet ettiğine göre Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Artık
birbirinize zulmetmeyiniz.
Kullarım! Benim hidâyet ettiklerim dışında hepiniz sapıtmışsınız. O halde benden hidâyet
dileyin ki sizi doğruya ileteyim.
Kullarım! Benim doyurduklarım hariç, hepiniz açsınız. Benden yiyecek isteyin ki sizi
doyurayım.
Kullarım! Benim giydirdiklerim hariç, hepiniz çıplaksınız. Benden giyecek isteyin ki sizi
giydireyim.
Kullarım! Siz gece–gündüz günah işlemektesiniz, bütün günahları afveden de yalnızca benim.
Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.
Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki, zarar verebilesiniz. Bana fayda vermeye
gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz.
Kullarım! Evveliniz ahiriniz, insanınız cinleriniz, en müttaki bir kişinin kalbi ve duygusuna
sahip olsalar, bu benim mülkümde herhangi bir şey arttırmaz.
Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz, en günahkâr bir kişinin kalbi ve duygusuna
sahip olsalar, bu benim mülkümden en küçük bir şey eksiltmez.
Kullarım! Evveliniz âhiriniz, insanınız cinleriniz bir yerde toplanıp benden istekte bulunacak
olsalar, ben de her birine istediğini versem, bu benim mülkümden ancak, iğne denize daldırılıp
çıkarıldığında denizden ne kadar eksiltebilirse işte o kadar azaltır. (Yani hiç bir şey eksiltmez. )
Kullarım! İşte sizin amelleriniz. Onları sizin için saklar, sonra onları size iâde ederim. Artık kim
bir hayır bulursa Allah’a hamd etsin. Kim de hayırdan başka bir şey bulursa öz nefsinden başka
kimseyi ayıplamasın. ”
Saîd İbni Abdülaziz dedi ki, Ebû İdris el–Havlânî bu hadisi rivâyet ettiği zaman dizleri üzerine
çöküverdi.

 

Müslim, Birr 55

 

 

 

113. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Allah, altmış yıl ömür verdiği kişinin mazeret gösterme imkânını ortadan kaldırmıştır. ”

 

Buhârî, Rikak 5

 

 

 

114. İbni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Ömer radıyallahu anh Bedir Harbine iştirak etmiş yaşlı sahâbîlerle beraber beni de istişâre meclisine
dahil etti. Sahâbîlerden biri buna içerledi ve Hz. Ömer’e:
– Bu, neden bizimle beraber oluyor? Oysa bizim onun yaşıtı çocuklarımız var, dedi. Hz. Ömer:
– Bildiğiniz bir sebepten dolayı, diye cevap verdi. Derken birgün beni çağırdı ve büyük sahâbîlerin
meclisine aldı. Bana öyle geliyor ki, o gün beni onlara isbat etmek istiyordu. Sahâbîlere:
– “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde. . . ” diye başlayan Nasr sûresi hakkında ne düşünüyorsunuz?
diye sordu. Bir kısmı:
– Yardım görüp fetih gerçekleşince Allah’a hamd ve istiğfar etmekle emrolunmaktayız, dedi. Kimi de
hiç bir yorum yapmadı. Hz. Ömer bu defa bana hitaben:
– Ey İbni Abbas! Sen de böyle mi diyorsun? dedi. Ben:
– Hayır, dedim.
– Peki, ne diyorsun? diye sordu. Ben de:
– Bu sûre, Hz. Peygamber’in ecelinin kendisine bildirildiğini ifade etmektedir. “Allah’ın yardımı ve
fetih sana gelince – ki, bu senin ecelinin geldiğinin alâmetidir–, Rabbini hamd ile tesbih et,
bağışlanma dile. Çünkü o tövbeleri kabul edendir” buyuruluyor, dedim.
Bunun üzerine Hz. Ömer:
– Ben de bu sûreden senin dediğinden başkasını anlamıyorum, dedi.

 

Buhârî, Tefsîru sûre (110), 4; Menâkıb 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (110), 1

 

 

 

115. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
“Allah’ın yardımı erişip fetih gerçekleşince. . . ” âyeti indikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem kıldığı her namazda mutlaka “Rabbimiz, seni tenzih ederim, seni hamd ile anarım.
Allahım! Beni bağışla . . . ” derdi.

 

Buhârî, Ezân 123, 139; Megâzî 5, Tefsîru sûre (110), 1; Müslim, Salât 219, 220

 

Buhârî’nin Sahîh’i (Ezân 139, Tefsîru sûre (110), 2) ile Müslim’in Sahîh’inde (Salât 217) Âişe
radıyallahu anhâ’dan rivayet edilen bir başka hadis de şöyledir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdelerinde:
“Allahım! Seni tenzîh ederim. Rabbimiz! Sana hamdederim. Allahım! Beni bağışla!” duasını pek
sık tekrarlardı. Bu sözüyle o, Kur’an’a imtisal (ve âyeti fiilen tefsir) ederdi.
Müslim’in rivayetinde de (Salât 218) şöyle denilmektedir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefatından önce, “Seni hamdinle tesbih ve tenzih eder,
bağışını diler, tövbe ederim” duasını sık sık tekrar ederdi.
Hz. Âişe diyor ki:
– Ey Allah’ın Resûlü! Yeni yeni söylediğinizi duyduğum bu cümleler nedir? diye sordum. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ümmetimle ilgili olarak benim için bir işaret tayin edilmiştir. Onu gördüğüm zaman bu
kelimeleri söylerim. Bu işaret, Nasr sûresi’dir” buyurdu.
Yine Müslim’in bir başka rivayetinde (Salât 220), bu husus şöyle yer almaktadır:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ben Allah’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih
eder ve O’na hamdederim” sözlerini sık sık söyler olmuştu. ” Hz. Âişe diyor ki:
– “Sübhânallah ve bi hamdihî, estağfirullah ve etûbü ileyh” sözlerini görüyorum ki, pek sık
söylüyorsun?” dedim.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Rabbim bana ümmetim içinde bir alâmet göreceğimi bildirdi. Onu gördüğümden bu yana
“sübhânellah ve bi hamdihî estağfirullah ve etûbu ileyh” sözünü çok söylerim. Ben o alâmeti,
Mekke’nin fethine işaret eden “Allah’ın yardımı ulaşıp Fetih gerçekleşince ve insanların grup
grup Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret
dile. Çünkü Allah tövbeleri çok çok kabul edendir” (meâlindeki Nasr) sûresi’nde gördüm, ”
buyurdu.

 

 

 

116. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
“Allah Teâlâ, Peygamber’in vefatından önce vahyi sıklaştırdı. Öyle ki Peygamber aleyhisselâm vahyin
en sık geldiği bir sırada vefat etti. ”

 

Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 1; Müslim, Tefsîr 2

 

 

 

117. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilir. ”

 

Müslim, Cennet 83

 

 

 

118. Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Resûlü! Hangi amel daha üstündür? dedim.
– “Allah’a iman ve Allah yolunda cihaddır” buyurdu. Ben:
– Hangi (esir veya) köle (yi âzat etmek) daha faziletlidir? dedim.
– “Sahiplerine göre en kıymetli ve bedeli en yüksek olanı” buyurdu.
– (Cihad ve köle âzâdını) yapamazsam? dedim.
– “(Bir) iş yapana yardım edersin veya işini beceremeyenin işini görürsün” buyurdu.
– Ey Allah’ın Resûlü! Bunlardan hiçbirini yapamazsam? dedim.
– “İnsanlara zarar vermezsin. Zira bu da kendi kendine iyilik etmen demektir” buyurdu.

 

Buhârî, Itk 2; Müslim, Îmân 136

 

 

 

119. Yine Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbih
sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek
sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz
bütün bunları karşılar. ”

 

Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56. Ayrıca bk. Buhârî Sulh 11, Cihâd 72, 128; Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 12, Edeb 160

 

 

 

120. Yine Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetimin iyi–kötü bütün amelleri bana gösterildi. İyi işlerinin içinde, gelip geçenlere eziyet
veren şeylerin yollardan kaldırılmasını da buldum. Kötü amelleri arasında da mescidde
temizlenmeden bırakılmış balgamı gördüm. ”

 

Müslim, Mesâcid 57. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 7

 

 

 

121. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bazı insanlar:
– Ey Allah’ın Resûlü! Zenginler bütün sevapları alıp götürüyorlar. Zira bizler gibi namaz kılıyor,
bizler gibi oruç tutuyor ve ayrıca mallarının fazlasından da sadaka veriyorlar, dediler. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah size sadaka verme imkânı bahşetmedi mi (sanıyorsunuz)? Her tesbih sadaka, her tekbir
sadaka, her tahmid sadaka, her tehlil sadakadır. İyiliği emretmek sadaka, kötülükten
sakındırmak sadakadır. Hatta (her) birinizin eşiyle yatması bile sadakadır” buyurdu.
– Ey Allah’ın Resûlü, cinsel arzusunu tatmin eden birine bundan da mı sevap var? dediler. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Bu istek ve ihtiyacını haram yoldan giderseydi, günah olmayacak mıydı? Helâl ve meşrû
yoldan gidermesinde de elbette sevap vardır” buyurdu.

 

Müslim, Zekât 53, Mesâcid 142

 

 

 

122. Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana (hitaben) buyurdu ki:
“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!”

 

Müslim, Birr 144. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, Et’ime 30

 

 

 

123. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen
sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine
yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir
sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır. ”

 

Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 12, Edeb 160

 

 

 

124. Aynı hadisi Müslim’in Hz. Âişe’den rivayetine göre Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem (ve kemik) bulunmaktadır. Kim bu eklem
sayısı kadar Allahü ekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’dan bağışlanma diler,
insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya
kötülükten nehyeder ise, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir. ”

 

Müslim, Zekât 54

 

 

 

125. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Sabah veya akşam camiye giden kimseye, her gidişi için Allah cennette bir ikram hazırla(tı)r. ”

 

Buhârî, Ezân 37; Müslim, Mesâcid 285

 

 

 

126. Yine Ebû Hüreyre radıyallanu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey müslüman hanımlar! Hiç bir komşu hanım, bir koyun paçası bile olsa, komşusuna
vereceğini küçük gör(üp vermemezlik et)mesin. ”

 

Buhârî, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90. Ayrıca bk. Tirmizî, Velâ 6

 

 


127. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“İman yetmiş (veya altmış) küsur özelliktir (şu’bedir). En yükseği, ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’
demek; en aşağısı ise, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir bölümüdür.”

 

Müslim, Îmân 58. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 3; Ebû Dâvûd, Sünnet 14; Nesâî, Îmân 16; Tirmizî, Birr 80; Îmân 16; İbni Mâce, Mukaddime 9

 

 

 

128. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
– “Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu ve içine indi; su alıp dışarı çıktı.
Bir de ne görsün, bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp
duruyordu. Adam kendi kendine “bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış” deyip hemen
kuyuya indi, mestini su ile doldurdu ve mesti ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı.
Onun bu hareketinden Allah Teâlâ hoşnut oldu ve adamı bağışladı. ”
Sahâbîler:
– Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı? dediler. Resûl–i Ekrem:
– “Her canlı sebebiyle sevap vardır” buyurdu.

 

Buhârî, Müsâkât 9, Mezâlim 23, Edeb 27; Müslim, Selâm 153. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 44; İbni Mâce, Edeb 8

 

Buhârî’nin bir başka rivayetinde “Allah ondan memnun oldu ve onu bağışlayıp cennetine koydu”
beyânı yer almaktadır.
Buhârî ve Müslim’in diğer bir rivâyetlerinde de şöyle denilmektedir:
“Susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp duruyordu.
İsrailoğullarından fâhişe bir kadın onu gördü; hemen çizmesini çıkardı ve onunla köpek için
kuyudan su çekerek onu suladı. Bu yüzden o kadın bağışlandı. ”

 

Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Selâm 155

 

 

 

129. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanları rahatsız eden yol üstündeki bir ağacı kesen bir kişiyi cennet nimetleri içinde
yüzer gördüm. ”

 

Müslim, Birr 129

 

Bir başka rivayette (Müslim, Birr 128) şöyle buyurulmaktadır:
“Adamın biri, yol üzerinde bir ağaç dalı gördü ve ‘Allah’a yemin ederim ki, bunu müslümanları
rahatsız etmemesi için buradan kaldıracağım’ dedi (kaldırdı ve) bu yüzden cennete konuldu. ”
Buhârî (Ezân 32, Mezâlim 28) ve Müslim’in (Birr 127, İmâre 164) müşterek bir rivayetlerinde de
şöyle buyurulmaktadır:
“Bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bu
sebeple Allah ondan hoşnut oldu ve onu bağışladı. ”

 

 

 

130. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kişi güzelce abdest alır, cuma namazına gider, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki cuma
arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır. Kim hutbe okunurken çakıl
taşlarıyla oynarsa, abesle iştiğal etmiş olur. ”

 

Müslim, Cuma 27. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 203; Tirmizî, Cuma 5; İbni Mâce, İkâme 62, 81

 

 

 

131. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslüman (veya mü’min) abdest aldığı zaman, yüzünü yıkarken gözleriyle işlediği
günahlar abdest suyu (veya suyun son damlası) ile dökülür gider. Ellerini yıkadığında elleri ile
işlediği günahlar abdest suyu (veya suyun son damlası) ile dökülür (öyle ki kişi bütün
günahlardan arınır ve tertemiz olur). Ayaklarını yıkadığında da, ayaklarıyla işlediği günahları
abdest suyu (veya suyun son damlaları) ile akıp gider. Nihayet o müslüman günahlarından
tamamıyla arınmış olur. ”

 

Müslim, Tahâret 32. Ayrıca bk Tirmizî, Tahâret 2

 

 

 

132. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında
(işlenecek küçük) günahlara kefârettir. ”

 

Müslim, Tahâret16

 

 

 

133. Ebû Hüreyre radıyallanu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem:
“Allah Teâlâ’nın hataları bağışlamasına ve dereceleri yükseltmesine vesile olan iyilik ve
hayırları size açıklayayım mı?” diye sordu.
Ashâb–ı kirâm:
– Evet, (açıkla) ey Allah’ın Resûlü! dediler. Hz. Peygamber:
– “Meşakkatli de olsa abdesti tam almak, mescidlere doğru adımları çoğaltmak, namazdan
sonra gelecek namazı beklemek. . . İşte sizin ribâtınız (hudut gözcülüğünüz)” buyurdu.

 

Müslim, Tahâret 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Tahâret 39; Nesâî, Tahâret 180; İbni Mâce, Tahâret 49, Mesâcid 14, Cihâd 41

 

 

 

134. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim iki serinlik namazını kılarsa, cennete girmiş demektir. ”

 

Buhârî, Mevâkîtü’s–salât 26; Müslim, Mesâcid 215.

 

 

 

135. Yine Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse hastalanması veya (cihad ve hayır için) yola çıkması sebebiyle, yapageldiği nâfile
ibadetlerini ifâ edemezse, ona evinde sıhhatli iken yaptığı amellerin sevabı yazılır. ”

 

Buhârî, Cihâd 134.

 

 

 

136. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her meşrû ve güzel iş sadakadır. ”

 

Buhârî, Edeb 33; Müslim, Zekât 53. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 60; Tirmizî, Birr 45

 

 

 

137. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi bir müslümanın diktiği ağaçtan yenen şey onun için sadakadır. Çalınan şey de
sadakadır; eksiltilen de onun için sadakadır. ”

 

Müslim, Müsâkât 7

 

Müslim’in bir başka rivâyetinde (Müsâkât 10) şöyle buyurulur:
“Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey kıyamet
gününe kadar o müslüman için sadaka olur. ”
Yine Müslim’in bir rivâyetinde de (Müsâkât 9, 12) şöyle buyurulmaktadır:
“Bir müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir insan veya kurt–kuş yerse, bu o
müslüman için sadaka olur. ”

Buhârî (Hars 1, Edeb 27) ve Müslim bu son hadisi Enes İbni Mâlik’ten rivâyet etmişlerdir.

 

 

 

138. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Selime oğulları oymağı Mescid–i Nebevî’nin yakınına taşınmak istediler. Durum, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaşınca onlara:
– “Duyduğuma göre mescidin yakınına göçetmek istiyormuş–sunuz, (öyle mi?)” diye sordu.
Onlar:
– Evet, ey Allah’ın Resûlü, buna gerçekten niyet ettik, dediler.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
– Ey Selime oğulları! Yerinizde kalın ki, adımlarınız(ın sevabı) yazılsın. Yerinizde kalın ki,
adımlarınız(ın sevabı) yazılsın!” buyurdu.
Müslim, Mesâcid 280. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (36), 1
Bir başka rivayette (Müslim, Mesâcid 279) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Her adım
karşılığında size bir derece vardır” buyurmuştur.
Buhârî bu hadisi Enes İbni Mâlik’ten bu mânaya gelecek şekilde rivâyet etmiştir

 

(bk. Ezân 33; Medîne 11).

 

 

 

139. Ebü’l–Münzir Übey İbni Kâ’b radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam vardı –ki ben mescide ondan daha uzak(ta oturan) bir başkasını tanımıyorum–. Bu kişi
cemaatle namazı hiç kaçırmazdı. Kendisine:
– Bir eşek alsan da hava karanlık ve sıcak olduğunda ona binsen! dediler (veya ben dedim).
Adam şöyle cevap verdi:
– Evimin, mescidin yanıbaşında olması beni hiç de memnun etmez. Çünkü ben mescide gidiş ve
evime dönüşümün adıma (ecir olarak) yazılmasını diliyorum.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona;
– “Bunların hepsinin sevabını Allah, senin için derleyip topladı” buyurdu.

 

Müslim, Mesâcid 278

 

Aynı hadisin bir başka rivayetinde Hz. Peygamber:
– “Allah’tan beklediğin, sana verilmiştir” buyurdu.

 

 

 

140. Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni’l–Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kırk sevap vardır ki bunların en üstünü, birisine sağması için ödünç olarak sütlü bir keçi
vermektir. Kim, sevabını umarak ve hakkındaki vaadlere inanarak bu kırk hayırdan birini
işlerse, Allah onu, bu sebeple cennete koyar. ”

 

Buhârî, Hibe 35. Ayrıca bk, Ebû Dâvûd, Zekât 42

 

 

 

141. Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre “Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyururken dinledim” demiştir:
“Yarım hurma ile de olsa, cehennemden korunmaya bakın!”

 

Buhârî, Edeb 34, Zekât 10, Rikak 51, Tevhîd 36; Müslim, Zekât 66–70. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 1, Zühd 37; Nesâî, Zekât 63–64; İbni
Mâce, Mukaddime 13, Zekât 28

 

Buhârî (Zekât 10, Rikak 31, Tevhid 36) ve Müslim’in (Zekât 97) Adî İbni Hâtim’den bir başka
rivayetlerinde, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sel–lem şöyle buyurdu:
“Allah, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete
gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden
başka bir şey göremeyecektir. Önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey
göremeyecektir. O halde artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden
koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun. ”

 

 

 

142. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ, yemek yedikten veya bir şey içtikten sonra kendisine hamdeden kuldan hoşnut
olur. ”

 

Müslim, Zikir 89. Ayrıca bk, Tirmizî, Et’ime 18

 

 

 

143. Ebû Mûsâ (el–Eş’arî) radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem (bir keresinde):
– “Sadaka vermek her müslümanın görevidir” buyurdu.
– Sadaka verecek bir şey bulamazsa? dediler.
– “Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder” buyurdu.
– Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise? dediler.
– “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu.
– Buna da gücü yetmezse? dediler.
– “İyilik yapmayı tavsiye eder” buyurdu.
– Bunu da yapamazsa? dediler.
– “Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır” buyurdu.

 

Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55