►Kanaat ve Tok Gözlülük Hakkında / Hadis
Kanaat ve Tok Gözlülük
Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî
BÖLÜM: -14-
Kanaat ve Tok Gözlülük hakkında sahih hadis-i şerifler...
523. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur. ”
Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 40; İbni Mâce, Zühd 9
524. Abdullah İbni Amr radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve
Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini
bilen kurtulmuştur. ”
Müslim, Zekât 125. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 35
525. Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den (mal)
istedim, verdi. Bir daha istedim, yine verdi. Tekrar
istedim, tekrar verdi. Sonra şöyle buyurdu:
– “Ey Hakîm! Gerçekten şu mal çekici ve
tatlıdır. Kim onu hırs göstermeksizin alırsa, o malda
kendisine bereket verilir. Kim de ona göz
dikerek hırs ile alırsa, o malın bereketi olmaz. Böylesi
kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur
gibidir. Üstteki (veren ) el, alttaki (alan) elden daha
hayırlıdır. ”
Hakîm diyor ki, bunun üzerine ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! Seni hak din ile gönderen
Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece senden
başka kimseden bir şey kabul etmeyeceğim, dedim.
Gün geldi, Hz. Ebû Bekir, Hakîm’i kendisine
ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat
Hakîm, onu almaktan uzak durdu. Daha sonra Hz.
Ömer, kendisini bir şeyler vermek için davet etti.
Hakîm yine kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer:
– Ey müslümanlar! Sizi Hakîm’e şahit tutuyorum.
Ben kendisine şu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı
hissesini veriyorum, fakat o almak istemiyor,
dedi.
Netice itibariyle Hakîm, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in vefatından sonra, ölünceye kadar
kimseden bir şey kabul etmedi.
Buhârî, Vasâyâ 9, Cihâd 27, Zekât 47, 50, Humus 19, Rikak 7, 11; Müslim, Zekât 96. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 26, Zühd 41; Nesâî, Zekât
50, 80, 93; İbni Mâce, Fiten 19
526. Ebû Bürde’den, Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu
anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
birlikte bir savaşa çıkmıştık. Altı kişilik bir grup olarak biz
nöbetleşe bir deveye biniyorduk. Ayaklarımız
delindi. Benim de ayaklarım delinmiş ve tırnaklarım
düşmüştü. Ayaklarımıza bez parçaları sarıyorduk.
Ayaklarımıza böyle bez parçaları bağladığımız için
o savaşa Zâtürrikâ’ ismi verildi.
Ebû Bürde diyor ki; “Ebû Mûsâ bunları söyledi
sonra da yaptığından hoşlanmadı ve; “Bunları
söylemekle hiç de iyi etmedim” diye pişmanlığını
dile getirdi.
Ebû Bürde, Ebû Mûsâ’nın bu tavrını, “Herhalde o
bunu, yaptığı bir yiğitliği ifşâ etmiş olduğu için hoş
görmedi” diye yorumladı.
Buhârî, Meğazî 31; Müslim, Cihâd 149
527. Amr İbni Tağlib radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ganimet
malları – ya da esirler– getirilmişti. O bunları kimine
verip kimine vermemek suretiyle dağıtmıştı. Mal
vermediği kişilerin ileri geri söylendikleri kendisine
ulaşınca, Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra
şöyle buyurdu:
“Allah’a yemin ederim ki, ben kimilerine
veriyor, kimilerine vermiyorum. Aslında mal
vermediğim kimseler, verdiklerimden bence daha
sevgilidir. Ben bazı kimselerin kalbinde
sabırsızlık ve tama’ gördüğüm için veririm. Bazı
kimseleri de, Allah’ın kalblerinde yarattığı
kanaat ve hayırla baş başa bırakırım. Amr İbni
Tağlib de bunlardan biridir. ”
Amr İbni Tağlib der ki, “Vallahi Hz. Peygamber’in
hakkımda söylediği bu söz, benim için bütün
dünyaya bedeldir. ”
Buhârî, Cum’a 29, Humus 19, Tevhîd 49
528. Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır.
Harcamaya, geçimini üstlendiklerinden başla!
Sadakanın iyisi, ihtiyaç fazlası maldan
ve–rilendir. Dilenmekten sakınmak isteyenleri, Allah
iffetli kılar. Halka karşı tok gözlü davranmak
isteyenleri de Allah, insanlara muhtaç olmaktan
kurtarır. ”
Buhârî, Zekât 18, Vasâyâ 9, Nafakât 2; Müslim, Zekât 95. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 39; Nesâî, Zekât 53, 60.
529. Ebû Abdurrahman Muâviye İbni Ebû Süfyân Sahr
İbni Harb radıyallahu anhümâ’dan
rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilenmekte ısrar etmeyiniz. Allah’a yemin
ederim ki, sizden biri benden bir şey ister de,
hoşuma gitmemesine rağmen, benden bir şey koparırsa, verdiğim malın bereketini görmez. ”
Müslim, Zekât 99
530. Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik el–Eşca’î radıyallah
anh şöyle dedi:
Biz dokuz, veya sekiz yahut yedi kişilik bir
grub Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında
oturuyorduk. Bize:
– “Allah’ın elçisine bîat etmez misiniz?”
buyurdu. Oysa biz, yeni bîat etmiştik. Bu sebeple:
– Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat ettik ya!
dedik. Sonra tekrar:
– “Allah’ın elçisine bîat etmeyecek misiniz?”
buyurdu.
Bu defa bîat için ellerimizi uzatarak:
– Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat etmiştik.
Şimdi ne üzerine bîat edeceğiz? dedik.
– “Allah’a kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak
koşmamak, beş vakit namazı kılmak, itaat etmek –
sesini alçaltarak bir cümle söyledi ve –
kimseden bir şey istememek üzere bîat edeceksiniz!
buyurdu.
Avf İbni Mâlik diyor ki: Yemin ederim ki bu
gruptan bazılarını görürdüm; kamçısı yere düşerdi de
kimseden onu kendisine vermesini istemezdi.
Müslim, Zekât 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 27; Nesâî, Salât 5; Bîat 18; İbni Mâce, Cihâd 41
531. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“İçinizden birilerinin, yüzünde bir parça et
bile kalmamış olduğu halde Allah’ın huzuruna
çıkacağı güne kadar dilencilik aranızda sürüp gidecektir. ”
Buhârî, Zekât 52; Müslim, Zekât 103, 104
532. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem minber üzerinde iken sadaka
vermekten, dilenmeyip iffetli yaşamaktan bahsetmiş ve
şöyle buyurmuştur:
“Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır. Üstteki el, veren; alttaki el ise, dilenip alan eldir. ”
Buhârî, Zekât 18, 50; Müslim, Zekât 94, 95, 96, 97, 106. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28. Tirmizî, Zühd 32, Kıyâmet 39; Nesâî, Zekât 50,
52, 53, 93
533. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Mal biriktirmek için dilenen, gerçekte kor istiyor demektir. Artık ister az, ister çok dilensin. ”
Müslim, Zekât 105. Ayrıca bk. İbn Mâce, Zekât 25
534. Semüre İbni Cündeb radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilenmek, yüz karasıdır. Kişi dilenmek
suretiyle kendi yüzünü lekeler. Sadece devlet
başkanından hakkını istemesi ya da zaruret sebebiyle dilenmek böyle değildir. ”
Tirmizî, Zekât 38. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 93
535. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ihtiyaç içine düşer de bunu insanlara
açarsa, ihtiyacı kapanmaz. Kim de ihtiyacını Allah’a
arzederse, Allah’ın, hemen veya ileride o kimseye rızık vermesi umulur. ”
Ebû Dâvûd, Zekât 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 18
536. Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kim bana, halktan hiçbir şey dilenmeyeceğine
dair söz verirse, ben de ona cenneti garanti
ederim” buyurdu. Bunun üzerine
– Ben söz veriyorum, dedim.
Râvi diyor ki, Sevbân hiç kimseden hiçbir şey istemiyordu.
Ebû Dûvûd, Zekât 27. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61
537. Ebû Bişr Kabîsa İbni’l–Muhârik radıyallahu anh şöyle
dedi:
Yüklendiğim bir kefâlet borcu yüzünden
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e başvurdum. Bana;
– “Bekle biraz. Sadaka malı gelsin, ondan sana
verilmesini emrederiz!” dedi. Sonra da şöyle
buyurdu:
– “Ey Kabîsa! Dilenmek yalnızca üç kişi için
helâldir:
Kefâlet üstlenen kişi ki, borcunu ödeyinceye
kadar dilenmesi helâldir. Sonra dilenmekten
vazgeçer.
Bütün mal varlığını yok eden büyük bir felâkete
uğramış kişinin geçimini yoluna koyacak kadar
–yahut ihtiyacını giderecek kadar– dilenmesi
helâldir.
Hakkında, kendisini tanıyanlardan aklı başında
üç kişinin “filan fakir düştü” diyecekleri kadar
fakr u zarûrete uğramış kişinin geçimini temin
edecek kadar dilenmesi helâldir. Ey Kabîsa! Bu
hallerin dışında dilenmek haramdır, dilenen haram yemiş olur. ”
Müslim, Zekât 109. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 26; Tirmizî, zekât 23; Nesâî, Zekât 80.
538. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin, bir iki lokma veya bir iki hurma için
kapı kapı dolaşan kimse değildir. Asıl miskin,
ihtiyacını karşılayacak bir şeyi bulunmadığı
halde, durumu bilinmediği için kendisine sadaka
verilemeyen ve kendisi de kalkıp insanlardan bir şey istemeyen kimsedir. ”
Buhârî, Zekât 25; Tefsîru sûre (2) 18; Müslim, Zekât 101, 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 24; Nesâî, Zekât 76
539. Sâlim İbni Abdullah İbni Ömer, babası Abdullah İbni
Ömer’den, o da Ömer
radıyallahu anhüm’den rivayet ettiğine göre Ömer
şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem arada
sırada bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de kendisine:
Bunu benden daha fakir ihtiyaç içinde kıvranan
birine verseniz, derdim. Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem de cevaben:
– “Sen bunu al! Göz dikmediğin ve istekli de
olmadığın halde sana gelen böylesi malı al. Kendine
mal et, ister ye ister tasadduk et! Fakat böyle olmayan bir malın peşine de düşme!”
Buhârî, Zekât 51; Ahkâm 17; Müslim, Zekât 110. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 94