Allah dostlarını üzenler!..
05/10/2023 Perşembe Köşe yazarı A.U
Mekke’de yaşayıp orada vefât
eden, büyük velî Ebû Bekr-i Kettânî hazretlerinin
sevenlerinden biri, kalbini kırmıştı bu zâtın.
Af da dilemedi.
Ancak o günden îtibâren kaybetti her şeyini.
Edindiği ilim, hikmet.
Feyiz, nûr ve bereket.
Hepsi silinip gitti kalbinden.
Gâyesiz, maksatsız bir insan oldu.
Anlamadı bu hâle neden düştüğünü.
Tâ ki, bir rüyâ görene kadar.
O rüyâda, bir “hazîne” önünde
buldu kendisini.
Her yan “altın gümüş” doluydu.
Ve kendisine âitti bütün bunlar.
Ama baskısız, damgasızdı.
“Bu
altınlar geçmez" diye düşündü.
“Götürüp damgalattırayım da, geçer akçe olsunlar" dedi.
Bu düşünceyle çıktı.
Bir "darphâne" gördü
ileride.
Yürüdü oraya doğru.
Fakat o da ne?!
Yaklaşınca, Kettânî hazretlerinin
dergâhı olduğunu gördü o binânın. Girdiğinde bu zâtı gördü içeride. Elinde
mühür, “damgasız” altın ve gümüşleri
damgalıyordu. Şaşkın ve hayretler içinde uyandı uykudan!
Anlamıştı hatâsını.
Koştu hemen huzûruna.
Özür dileyecekti kendisinden. Ancak o, iltifatla karşıladı
kendisini.
“Hoş geldiniz
kardeşim.”
“Hoş bulduk efendim.”
“Damgasız
altın gümüş geçer mi piyasada?”
“Geçmez hocam” dedi.
Ellerine yapışıp özür diledi.
Ve kavuştu kaybettiği derecelere...