"İnsanlar ne kadar gaflet içindeler!.."
06/12/2020 Pazar Köşe yazarı V.T
Birisine dünyalık bir menfaat için muhabbet besleyen, bayağı bir kimsedir!
Ali bin Humeyd hazretleri Mısır’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir.
Mısır’da, Kûs kasabasında doğdu. 613 (m. 1216)’da Kınâ şehrinde vefât etti.
İsmâil Menfelûtî şöyle anlattı:
Bir gün hocam Ali bin Humeyd hazretleri ile beraber Nil Nehri sahilinde
bulunuyorduk. Hocam abdest alıyordu. Birden bir feryâd işittik. Bir kargaşalık
meydana geldi. Sebebini sorduk. Timsahın, kıyıda durmakta olan bir adamı
yakalayıp, nehrin içine doğru götürdüğünü söylediler. Baktık, timsah yakaladığı
kimse ile beraber, kıyıdan uzaklaşıyordu. Hocam, timsaha “Dur!” buyurdu. Timsah
olduğu yerde kaldı. Sonra hocam; “Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek, nehrin
üzerinde yürüdü. Timsahın yanına vardı. “O adamı bırak!” dedi. Timsah adamı
bıraktı. Sonra timsahın üzerine elini koydu ve “Öl!” dedi. Timsah o anda öldü.
Sonra o adama “Haydi, kıyıya git” buyurdu. Adam, “Bu kabarık dalgalar arasında
kıyıya nasıl giderim?” dedi. Hocam ise; “Sen kıyıya doğru git! Hiçbir şey
olmaz. Nil de sana bir şey yapamaz. Çünkü bu yol senin için kurtuluş yoludur” dedi
ve kendisi de beraber, yer üzerinde yürüyorlar gibi, nehrin üzerinde yürüyerek
sahile geldiler. Orada bulunan herkes hocamın bu kerâmetini gördüler.
Büyük hadîs âlimlerinden Abdülazîm-i Münzirî hazretleri diyor ki: “Ali bin
Humeyd ile 606 (m. 1209) yılında Kınâ şehrinde karşılaştım. Onun
bereketli sohbetinde bulunanların hâllerinin değiştiğini, bunun açıkça belli
olduğunu gördüm. Talebe yetiştirmekte pek mahir idi. Kendisinden birçok kimse
istifâde etti. Allahü teâlâ, onun vâsıtası ile birçok kimseye hidâyet, kurtuluş
nasip etti.”
Sohbetlerinde buyurdu ki: “Bir kimseden bir uygunsuzluk meydana gelirse, ya
yediği lokmanın ihtiyâtsız oluşundan veya niyetinin düzgün olmamasındandır.”
“İnsanlar üç kısımdır: İçleri dışlarından daha güzel olan evliyâ,
içleri ve dışları bir olan âlimler ve içleri dışlarından daha bozuk olan kötü
kimseler ki, bu üçüncü kısımda bulunanlar, kendi kendilerine insaf ve merhamet
etmezler de, başkalarından insaf ve merhamet beklerler.”
“Birisine dünyalık bir menfaat için muhabbet besleyen, ne kadar bayağı ve
basit bir kimsedir.”
“Şu insanlar ne kadar gâfil oluyor. Dişlerini, Allahü teâlânın nimetlerini yemekle; dillerini, O’nun beğenmediği sözleri söylemekle yıpratıyorlar da, mutlaka şükretmeleri gerektiğini düşünmüyorlar.”