Ne mutlu kazancını helal yoldan sağlayana...
10/03/2023 Cuma Köşe yazarı V.T
"Nefsini küçültene ve
kazancını helâl yoldan temin edene, iç hâli güzel, dışı da kerim olana ne
mutlu..."
Abdullah bin Tâhir Ebherî hazretleri evliyânın büyüklerindendir.
Horasan bölgesinde yaşadı. 941 (H.330) senesinde vefât etti. Yûsuf bin Hüseyin
er-Râzî'nin hizmetinde bulundu. Ondan ilim öğrendi. Hadîs ilminde yüksek âlim
olup, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Zâhirî ilimlerde yüksek bir âlim, tasavvuf
yolunda büyük bir velî oldu.
İlim ehline ve ilim öğreten hocaya çok önem verirdi. Hocanın
talebeye göre ana ve babasından daha kıymetli ve değerli olduğunu bildirirdi.
Ona; "İnsan nasıl oluyor da hocasının emirlerine anne ve babasınınkinden
daha fazla uyuyor?" diye sorulunca; "Anne ve baba, insanoğlunun fâni
hayâtının sebebidir. Yâni onun bu dünyâya gelmesine sebep olmuşlardır.
Hocası ise, onun bâkî, sonsuz hayâtının sebebidir. Çünkü onun hem bu dünyâda
hem de sonsuz olan âhiret hayâtında saâdete kavuşmasına sebeptir" buyurdu.
Bir sohbeti sırasında Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem şu
hadîs-i şerîfini nakletti: "Ne mutlu nefsini küçültene ve kazancını helâl
yoldan temin edene, iç hâli güzel, dışı da kerim olana ve insanlara da kötülük
yapmayana. Ne mutlu ilmi ile amel edene, malının fazlasını dağıtana ve sözünün
fazlasını tutan kimseye."
Peygamber efendimizin ümmetine olan şefkat ve merhâmeti husûsunda buyurdu ki:
"Allahü teâlâ, Peygamber efendimize vefâtından sonra ümmeti arasında vukû
bulacak ayrılıkları ve başlarına gelecek musîbetleri bildirdi. Peygamber
efendimiz bunu hatırladıkça üzülürdü. Bunun için, ümmetinin Allahü teâlâ
tarafından bağışlanmasını isterdi."
Bir gün bir cenâzede bulundu. Ölenin yakınları çok ağlıyorlardı.
Ebherî hazretleri şu meâle gelen bir şiir okuyarak; "Kendini unutmuş bir
hâlde, ağlıyor ölünün hâline. Ölünün yakınlarının, mevtâya az tâziyede
bulunduklarını iddiâ ediyor. O kimse akıl ve fikir sâhibi olsaydı, kendi
bulunduğu hâle ağlardı." Esas ağlanması gereken kimsenin imânla giden
mevtâ değil, geride kalan kimseler olduğunu, çünkü ölenin dünyânın günah ve
sıkıntılarından kurtulduğunu bildirdi.
İlm-i vehbînin yâni Allahü teâlânın ihsân ettiği çalışmakla ele geçmeyen ilmin,
ilm-i kesbîden yâni çalışarak öğrenilen ilimden daha üstün olduğunu bildiren
Ebherî buyurdu ki: "İlim şüpheye mâruzdur. Yakînde ise şüphe söz konusu
değildir. Yakîn olan yerde şüphe olmaz ki, zıtlık olsun. Tasavvuf ehlinin ilmi
ilk zamanlar kesbîdir, sonraları vehbî ve bedîhî hâle gelir. Bu ilimde şüphe
olmaz."