İslam dinine hayran olan Batılı meşhurlar

09/06/2024 Pazar Köşe yazarı S.K

İskoçyalı ilim adamı Thomas Carlyle: "Goethe beni dikkatle dinledi ve şöyle dedi: Eğer İslam bu ise, hepimiz Müslüman olmalıyız."

Müslüman olmadıkları hâlde, Müslümanlığa hayran olan bazı meşhur ilim, fen ve devlet adamlarının İslamiyet hakkındaki beyanları şöyledir:

Tarihe ünlü bir kumandan, aynı zamanda bir devlet adamı olarak geçen Fransa İmparatoru Birinci Napolyon (1769-1821), Mısır’a girdiği 1798’de, İslamiyet’in büyüklüğüne, doğruluğuna hayran kalmış, hatta bir ara Müslüman olmayı bile düşünmüştü. Aşağıdaki satırlar Cherfils’in, "Bonaparte et İslam" ismindeki eserinden aynen alınmıştır:
"Napolyon şöyle diyordu:
Allah’ın varlığını ve birliğini, Musa peygamber kendi milletine, İsa peygamber Romalılara; fakat Muhammed peygamber bütün dünyaya bildirdi. Arabistan tamamıyla putperest olmuştu. İsa aleyhisselâmdan altı asır sonra Muhammed peygamber, kendisinden önce gelmiş olan İbrahim, İsmail, Musa ve İsa’nın Allah’ını Araplara tanıttı. Arapların arasına karışan Aryenler, hakiki İsa dinini bozarak onların arasında, uydurdukları batıl inançları yaymaya çalışıyor, doğunun barış ve huzurunu tamamen bozuyorlardı. Muhammed peygamber onlara doğru yolu gösterdi. İnsanlara yalnız bir tek Allah olduğunu, Onun ne babası, ne de oğlu bulunmadığını, anlattı."

Kitabın başka bir yerinde Napolyon’un, "Öyle zannediyorum ki, yakında bütün dünyanın, aklı başında kültürlü insanlarını bir araya toplayarak bir hükûmet kurmak ve bu hükûmeti idare etmek imkânını bulacağım. Ancak Kur’ânda yazılı olan esasların doğruluğuna inanıyorum. Bunlar, insanları bahtiyarlığa götürecektir" sözleri yazılıdır.
Meşhur ilim adamlarından biri olan İskoçyalı Thomas Carlyle (1795-1881), 14 yaşında üniversiteye girmiş, hukuk, edebiyat ve tarih okumuş, Almanca ve Doğu dillerini öğrenmiş, meşhur Alman edibi Goethe ile mektuplaşmış ve onu ziyaret ederek, ona İslamiyet hakkındaki düşüncelerini nakletmiştir.
Bir konferansında şöyle der:
"Kur’ânı okudukça, onun sıradan bir edebî eser olmadığını hemen hissedersiniz. Kur’ân-ı kerim, bütün kalplere hemen nüfûz eden bir kitaptır. Diğer bütün kitaplar, bu muazzam kitap yanında, çok sönük kalır. Kur’ânın göze çarpan ilk karakteri, onun doğru ve mükemmel ve yol gösterici, dürüst bir rehber olmasıdır. Bence, Kur’ânın en büyük meziyeti budur. Bu meziyet, diğer birçok meziyetlere de yol açmaktadır."
Hatıratında da şöyle der:
"Almanya’da, dostum Goethe’ye, İslamiyet hakkında topladığım bilgileri ve bu husustaki düşüncelerimi anlatmıştım. Goethe beni dikkatle dinledi ve en sonunda bana, 'Eğer İslam bu ise, hepimiz Müslüman olmalıyız' dedi."