İftâr vermenin fazîleti
10/03/2025 Pazartesi Köşe yazarı R.A
“Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftâr verirse, günâhları affolur. O
oruçlunun sevâbı kadar ona sevap verilir”
Yemek yedirmek, ister insana, ister hayvâna olsun çok
sevaptır. İnsanlardan da ister Müslümânın, ister gayr-i müslimin karnını
doyurmak, hele Müslümân bir oruçluya yemek yedirmek daha çok sevaptır. İkrâm
yapan kimse, oruç tutanın sevâbı kadar sevap alır, oruçlunun sevâbında da
herhangi bir eksilme olmaz.
Peygamber Efendimiz, “Bir kimse, bu ayda bir
oruçluya iftâr verirse, günâhları affolur. O oruçlunun sevâbı kadar ona sevap
verilir” buyurunca, Eshâb-ı kirâmdan bazıları, bir oruçluyu iftâr
ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler.
Onlara cevâben buyurdu ki: “Bir hurma ile
iftâr verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikrâm edene de bu
sevap verilir.” [Beyhekî]
Bir hadîs-i şerîfte, “Ramazân ayında bir
misâfire oruç açtırana, Sırât köprüsünü geçmek kolaylaşır” buyuruldu.
(Vesîletü’n-Necât)
Peygamber Efendimiz, “Ramazân ayında bir
oruçluyu su ile iftâr ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günâhsız olur” buyurunca
da, Eshâb-ı kirâm, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye suâl
ettiler. Onlara cevâben “İsterse nehir kenârında versin, aynıdır” buyurdu.
(Vesîletü’n-Necât)
Yolda giderken bir oruçluya bir hurma veya bir zeytin
verilse de, iftâr verme sevâbına kavuşulur. Bu bakımdan yemek yedirmeyi bir
nimet bilmelidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı
konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir.” [Tirmizî]
“Misâfir, sofrada bulunduğu müddetçe, melekler, ev
sâhibine duâ ederler.” [Taberânî]
“Arkadaşına, sevdiği yemeği verenin günâhları
affolur.” [Bezzâr]
Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten
efdaldir. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Dostlara
yedirdiğim bir ekmek, fakîrlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir.
Dostlarla yenilen yemek, köle âzâd etmekten daha makbûldür.”
Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah
rızâsını düşünmelidir. “O beni yemeğe çağırmıyor. Ben onu niye
çağırayım” dememelidir!
Yemekte günâh işlenen davetlere gidilmez. Fakîrlerin
davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı
olanları ziyâret etmek de tevâzu alâmetidir.
Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka
ziyâfetlere gitmek müstehaptır.
Bazı âlimler ise, “Düğün yemeğine gitmek
vâcip, diğer davetlere gitmek sünnettir” demişlerdir.
Müslümânın Müslümân üzerindeki beş haktan biri,
davetine icâbettir. Yani davetini kabûl edip gitmektir. Hadîs-i şerîfte, “Davete
icâbet ediniz” buyuruldu. (Müslim)
Peygamber Efendimiz, “Cömerdin yemeği şifâ,
cimrinin yemeği hastalıktır” buyurmuştur. (Dârekutnî) Samîmî olarak
davet edilen yere gitmelidir!
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Davete icâbet etmeyen, Allaha ve Resûlüne âsî olmuş
olur.” [Buhârî] [Yani dinimizin bu konudaki emrine
uymamış olur.]
“İki kişi birden davet
ederse, kapısı yakın olana icâbet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce
gelir.” [Buhârî]
