Sevgili peygamberimizin biyografisi

27/11/2018 Salı Köşe yazarı R.A

Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: "Ben ancak, mekârim-i ahlâkı/mehâsini ahlâkı/iyi ahlâkı/güzel huyları tamamlamak için gönderildim."
 
Dünkü makalemizde, bir nebze, Peygamber Efendimizin kısa hayatından bahsetmeye çalıştık. Bugün, birkaç kelime daha eklemek istiyoruz.
4. senede "Hendek gazâsı", 5. senede "Benî Mustalak gazâsı" yapıldı. 6. senede "Hayber gazâsı" ve Hudeybiye’de "Bîatü’r-rıdvân" anlaşması oldu. 7. senede Bizans hükümdârı Kayser'e ve İrân Şâhı Kisrâ'ya (diğer devlet başkanları ile kabile reislerine) İslâma davet mektupları gönderildi.
8. senede Herakliyüs’ün Rum ordusu ile "Mute gazvesi" vuku buldu ve Mekke-i mükerreme fethedildi ve "Huneyn gazâsı" oldu. 9. senede, "Tebük gazâsı"na gidildi. Bizzat kendisi iştirâk ederek ve Başkumandan olarak 27 kerre muhârebe [gazve, gazâ] yaptı. Ayrıca birçok yere pekçok “seriyye” gönderdi.
10. senede "Vedâ Haccı" yapıldı. 632 (H. 11) senesinde, 13 gün hummâ hastalığı çekip, Rebîul-evvelin 12. Pazartesi günü öğleden evvel, Medîne-i münevvere'deki Mescidine bitişik, zevcelerinden Hazret-i Âişe'nin (radıyallahü anhâ) odasında, 63 yaşında iken vefât etti. Vefât ettiği yere de defnedildi.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), daima güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Mübârek yüzünde nur parlardı. Görenler, âşık olurdu. Hilmi, sabrı, güzel ahlâkı, binlerce kitapta yazıldı.
Hazret-i Hadîce'den (radıyallahü anhâ) 2 erkek, 4 kız evlâdı oldu. Mısırlı Hazret-i Mâriye’den de (radıyallahü anhâ) bir oğlu (İbrâhîm) oldu. Hazret-i Fâtıma (radıyallahü anhâ)'dan maadâsı, kendisi hayatta iken vefât ettiler."
Bu kısa terceme-i hâlinden sonra ifâde edelim ki, o, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olup, her şey O'nun hürmetine yaratılmıştır. Mahlukların yaratılmasına sebep olan ve Âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed (aleyhisselâm), Habîbullah’tır. Onun Habîbullah (Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse) olduğunu, büyüklüğünü ve üstünlüğünü gösteren şeyler sayılamayacak kadar çoktur.
Malum olduğu üzere, İslâmın birinci şartı, Allahü teâlâya ve Peygamberine (aleyhisselâm) îmândır. Yani onları sevmek ve sözlerini beğenip kabul etmektir. 
İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaya bağlıdır. Ona tâbi olmak demek, îmân etmek ve onun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak demektir. Şüphe yok ki, O’nun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyenin başında, mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı kerîm gelmektedir. Kur’ân-ı kerîm, O’na verilen mucizelerin en büyüğüdür.
İslâm ahlâkı, ahlâkların en güzeli, en üstünü, en iyisi ve en idealidir. Bunun müşahhas ve mücessem timsâli/temsilcisi/en güzel örneği Sevgili Peygamberimizdir.
Cenâb-ı Hak, "Muhakkak ki, Allah'ın Resûlünde sizin için üsve-i hasene=numune-i imtisâl=en güzel örnek vardır..." buyurmuştur.
Kur'ân-ı kerîmde, yine Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında "Muhakkak ki Sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) buyurulmuştur.
Peygamber Efendimiz de (aleyhisselâm), "Ben ancak, mekârim-i ahlâkı/mehâsini ahlâkı/iyi ahlâkı/güzel huyları tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur.