"İltifat bekleyen cömert değildir"
24/11/2018 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Asıl cömertlik, çok mal verdiği hâlde, en az verenin kendisi olduğunu düşünmektir.
Ebü’l-Muzaffer İsferâînî hazretleri tefsîr, kelâm ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. Horasan’da İsferâîn şehrinde doğdu. 471 (m. 1078)’de Tûs’ta vefât etti. Çok güzel şiirler de yazan İsferâinî, bir şiirinin tercümesinde kendi nefsine şöyle demektedir:
Verdiğin üç-beş parça mal ile cömert oldum sanma! Asıl cömertlik, çok mal verdiği hâlde, en az verenin kendisi olduğunu düşünmektir. Verdiği mal karşılığında teşekkür ve iltifat bekleyen cömert değildir. Teşekkür, minnet ve eziyete aldırış etmeyen kimseye, cömertliğinden dolayı iltifâtın bir zararı olmaz.” İsferâînî, “Et-Tebsîr fîl-firak” isimli kitabının önsözünde, şunları kaydediyor:
Allahü teâlâ, En’âm sûresinin 79. âyet-i kerîmesinde İbrâhim aleyhisselâmın Îmânından haber verirken, meâlen onun şöyle dediğini beyân buyurmuştur: “Şüphesiz, ben sâdece hak dîne (tevhîde) boyun eğip, yüzümü yerleri ve gökleri yaratmış olan Allaha çevirdim ve ben müşriklerden (O’na ortak koşanlardan) değilim.” Bu âyet-i kerîmede, onun “Hanîf’ dini üzere olduğu, yani putlara tapmadığı, şeytanın yollarından uzak durduğu, Allahü teâlânın dinine muhalif olan yol ve dinlerden uzak kaldığı bildiriliyor. Bunun benzeri, Resûlullaha (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) inzal buyurulan şu âyet-i kerîmelerde görülmektedir En’âm sûresinin yüzellidokuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurulmaktadır: “Peygamberlerin bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr etmek veya hükümlerin bir kısmını tanımamak sûretiyle dinlerini ayrı ayrı fırkalara ayırarak parçalananlar var ya, senin onlarla hiçbir ilgin yoktur...”
Muhammed sûresinin ondokuzuncu âyet-i kerîmesinde de meâlen şöyle buyurulmuştur: “Şimdi (Ey Resûlüm)! Şunu bil ki, Allahtan başka hiçbir ilâh yoktur.” Allahü teâlâ, bu âyet-i kerîmelerde Resûlüne, ma’rifetullaha ve Allahü teâlânın dinine muhalif olan her dîni terk etmesini emretmiştir. Yine O’na kendisinden haber verirken, Allahtan başka ilâh olmadığını ve ibâdete yalnız O’nun lâyık olduğunu bildiren vasıfları toplayan ma’rifetine dâir sıfatlarla kendisini anmayı emretmiştir. Allahü teâlâ, En’âm sûresinin yüzaltmışbirinci âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurmuştur: “De ki: Beni, Rabbim, şüphesiz dosdoğru bir yola hidâyet buyurdu; O, öyle bir din ki, gayet sağlam ve devamlı, İbrâhim’in Hakka yönelmiş tevhîd dîni; ve O (İbrâhim), hiçbir zaman müşriklerden olmadı.”