Kâinatın Efendisinin doğumu...
10/09/2024 Salı Köşe yazarı R.A
Yedi kat yer, yedi kat gök, kısacası bütün âlem “Hâtemü'l-enbiyâ”, “Habîb-i Hudâ” ve “Seyyidü'l-mürselîn” olan Efendisini beklemekte idi.
Sevgili
Peygamberimizin Mevlidi [doğum zamanı], dünyâyı teşrifleri, Rebiul-evvel ayının
11. ve 12. günleri arasındaki [bu sene 14 Eylül 2024 Cumartesi’yi 15 Eylül 2024
Pazar’a bağlayan] gecedir.
Dünkü makâlemizde, bir
nebze, Fahr-i kâinât Efendimiz doğmadan önce, âlemin durumundan bahsetmiştik.
Bugün kaldığımız yerden devâm edelim inşâallah:
Mısır'da, bozulmuş Tevrât'ın hükmü, Bizans'ta yine
değiştirilmiş bir dîn olan Hıristiyanlık vardı.
Îrân'da ateşe
tapılıyor, ateşperestlerin
âteşi bin senedir söndürülmüyordu.
Çin'de Konfüçyüsizm,
Hindistân'da Budizm gibi uydurma
dînler hüküm sürüyordu.
Arabistân'ın insanları
da koyu karanlık içinde idiler. Yeryüzünün merkezi olan mübârek Mekke'de, küfür sel gibi
akıyor, Beytullah'ın içine, “Lât”, “Menât” ve “Uzzâ” gibi yüzlerce put
dolduruluyordu.
Zulüm son haddine
varmış, ahlâksızlık, iftihâr vesilesi sayılıyordu.
Netîce itibâriyle, o
zamanın insanları arasında şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel
hasletler yok olmuş gibiydi.
Bunları belirttikten
sonra, şimdi de bir nebze “Peygamberimizin Doğumu”nu ele almakta
fayda görüyoruz.
Yedi kat yer, yedi kat
gök, kısacası bütün âlem, büyük bir hürmet ve sevinç içinde “Hâtemü'l-enbiyâ”,
“Habîb-i Hudâ” ve “Seyyidü'l-mürselîn” olan
Efendisini beklemekte idi. Hicretten 53 sene evvel, Fil Vak'asından iki ay
kadar sonra, Rebî'ul-evvel ayının onikisinde, Pazartesi gecesi sabaha karşı,
Mekke'nin Hâşimoğulları Mahallesi’nde, Safâ Tepesi yakınında bir evde, Muhammed
Mustafa (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) doğdu. O'nun
teşrîfiyle âlem, yeniden hayât buldu; karanlıklar dağıldı; âlemler aydınlandı.
Dost-düşman herkesçe
ma’lûm olduğu üzere, Resûl-i Ekrem Efendimizin doğduğu gece, pekçok
olağanüstü hâl görülmüştür:
Meselâ o gece, Ka’be-i
Muazzama ve Mescid-i Harâm’daki bütün putlar, yüzüstü devrilip yere
kapandılar.
Îrân Kisrâsı’nın
Medâyin’deki sarayı sallandı, hattâ 14 burcu yıkıldı. Mecûsîlerin, yani ateşe tapanların
bin (1.000) seneden beri yanan kocaman ateş yığınları ânîden sönüverdi.
Mukaddes sayılan “Sâve
Gölü”nün o gece suyu çekilerek kurudu.
Şâm tarafında, bin
yıldan beri kuru bir vâdî olan ve suyu akmayan “Semâve nehri vâdîsi”,
sularla dolup taşarak akmaya başladı.
Muhammed
aleyhisselâmın doğduğu geceden itibâren, şeytân ve cinnîler artık Kureyş
kâhinlerine, hâdiselerden haber veremez oldular ve kehânet sona erdi.
Denilebilir ki, târih
boyunca, çok meşhûr insanlardan, hayâtı, en ince teferruâtıyla, sadece yıl ve
ay olarak değil, hafta, hattâ gün bazında ortaya konulan yegâne zât, şüphesiz
ki, Peygamber Efendimiz’dir.
“Delâilü'n-Nübüvve”, “Şevâhidü'n-Nübüvve”, “Şemâil-i
Şerîfe”, “Sîret-i Nebeviyye”, “Meğâzî” ve “el-Hasâis” kitapları,
ayrıca İslâm Târihi ve Ansiklopediler ise, onun hayâtının her safhasını en ince
teferruâtıyla ortaya koymaktadırlar.
Resûlullah Efendimizi
öven çeşitli şiirler, nesirler, “Mevlid Kasîdeleri” vardır. Çok
meşhûr olan ve Türkiye’de her zaman okunan “Mevlid Kasîdesi”ni Süleymân Çelebi,
tâ 15. asırda yazmıştır.