On beş yaşında fetvâ veren âlim
26/05/2019 Pazar Köşe yazarı V.T
"Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allahü teâlâ, bu kapıyı, kullarına İmâm-ı
Şafiî ile tekrar açtı."
Ebû Zür’a Sekafî hazretleri Şafiî mezhebinin büyük âlimlerinden ve onu
yayanlardandır. 302 (m. 914)’de Şam’da vefât etti. Ebû Zür’a, Şam’da Şafiî
mezhebini öğretip yaydıktan sonra, Mısır ve Şam’da bu mezheb yerleşip bir daha
unutulmadı. Mısır’a gittiğinde İmâm-ı Şâfiî hazretlerinden bahsederek
şunları anlattı:
İmâm-ı Şâfiî hazretleri ilim, zühd, mârifet, zekâ, hâfıza ve neseb
bakımlarından zamanındaki âlimlerin en üstünü idi. On üç yaşında iken, Harem-i
şerîfte; "Bana istediğinizi sorunuz?" derdi. On beş yaşında iken
fetvâ verirdi. Zamanının en büyük âlimi olan ve üç yüz bin hadîs-i şerîfi
ezbere bilen İmâm-ı Ahmed bin Hanbel, ondan ders almaya gelirdi. Çok kimse,
İmâm-ı Ahmed'e; "Böyle büyük bir âlim iken, kendi çocuğun gibi bir genç
karşısında nasıl oturuyorsun?" dediklerinde; "Bizim
ezberlediklerimizin mânâlarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında
kalacaktım. O, dünyâyı aydınlatan bir güneştir, ruhlara gıdâdır" derdi.
Bir kere de; "Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allahü teâlâ, bu kapıyı,
kullarına İmâm-ı Şafiî ile tekrar açtı" dedi.
Bir kerre de; "İslâmiyete, şimdi Şâfiî'den daha çok hizmet eden birini
bilmiyorum" dedi.
İmâm-ı Ahmed, yine buyurdu ki: "Allahü teâlâ her yüzyılda bir
âlim yaratır, benim dînimi, herkese onun ile öğretir" hadîs-i
şerîfinde bildirilen âlim, İmâm-ı Şâfiî'dir.
Hadîs-i şerîfte; "Kureyş'e sövmeyiniz. Zîrâ Kureyşli bir âlim,
yeryüzünü ilimle doldurur" buyuruldu. İslâm âlimleri bu hadîs-i
şerîf, İmâm-ı Şâfiî'nin geleceğini bildirmiştir, demişlerdir.
İmâm-ı Şâfiî'nin simâsı, gâyet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekâya ve
kâbiliyete sâhipti. Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem)
sünnetine son derece riâyet ederdi. İlmi, tevâzusu, heybet ve vekarı ile
kalplere tesir ederdi. Kur'ân-ı kerîm okurken dinleyenler kendinden geçerdi.
Orta hâlli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su
dahi içemezlerdi. Yüzüğünde, (el-bereketü fîl-kanâ'ati=Bereket, kanâat
etmektedir) yazılı idi.
Bir kere ders verirken, ders esnasında on defâ ayağa kalktı. Sebebini
sorduklarında, buyurdu ki: "Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde
oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmeten ayağa
kalkıyorum. Resûlullah'ın torunu ayakta dururken oturmak revâ değildir."