Eshâb-ı kiramda kin, düşmanlık yoktu
10/10/2018 Çarşamba Köşe yazarı O.Ü
Ey Resûlün halifesi! Sana Resûlullahın Uhud muharebesinde
söylediğini söylerim..."
Sual: Bazı kimseler, "Hazreti Ebu Bekir ile
Hazreti Ali arasında düşmanlık vardı" diyorlar. Gerçekten böyle bir
şey olabilir mi?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Ahmet Cevdet
Paşa'nın Kısas-ı Enbiyâ kitabında şu bilgiler verilmektedir:
“İrtidad, dinden dönme tehlikesi birdenbire büyüdü. Her
tarafı dehşet bürüdü. Yemen’deki ve başka yerlerdeki memurlar geri gelmeye,
kara haberler getirmeye başladılar. Müslümanlar karanlık gecede yağmura
tutulmuş koyun sürüsü gibi şaşkına döndü. Mürtedlerin sayısı yanında
Müslümanlar pek az idi. Fakat, Resûlullahın halifesi, zaman-ı saadetteki
gelişmeyi hiç değiştirmemeye ve Resûlullahın niyetlerini yerine getirmeye
kararlı idi. Mürtedlerle muharebeyi göze aldı. Her tarafa birlikler gönderdi.
Medine’ye hücuma hazırlanan düşman üzerine, gece bir şiddetli çıkış yaparak,
sabaha kadar savaştı, hepsini dağıttı. Yanındaki askerlerle birlikte, uzaktaki
mürtedlerle muharebeye gitmek üzere devesine bindi. Fakat, Hazreti Ali,
halifenin devesinin yularını tutup;
-Ey Resûlün halifesi! Nereye gidiyorsun? Sana Resûlullahın
Uhud muharebesinde söylediğini söylerim. O gün sana; (Kılıcını kınına
sok! Ölümünle bizi yakma!) buyurmuştu. Vallahi, sana bir hâl olur ise,
Müslümanlar, senden sonra düzen bulmaz, dedi. Eshâb-ı kiramın hepsi, Hazreti
Ali'nin sözünü tasdik etti. Halife hazretleri Medine-i münevvereye döndü.
Halife seçilmesindeki sert konuşmalarından hemen sonra,
birbirlerine karşı olan sevgilerine bakınız! Kimseye boyun eğmeyen, halife
seçimine çağrılmadı diye, Hazreti Ebu Bekir'e biatını geciktiren, Allahın
arslanı, Hazreti Ali, şimdi onun muharebeye gitmesini önlüyor. Eğer, kalbinde
ona karşı ufak bir kırıklık olsaydı, halife harbe gitsin de, ona bir şey olursa,
yerine ben geçerim diye düşünür, hiç olmazsa, gitmesine karışmazdı.
Hazret-i Sıddîk gibi, din uğrunda, asla canını esirgemeyen
bir zatın da, cihat gibi mühim bir ibadete başlarken, hiç kimsenin sözü ile,
bundan vazgeçmeyeceği meydanda iken, niyetinden dönmesi, ancak Hazreti Ali'nin
fikrinin ve sözünün doğru olduğuna güvenmesinden ve ona uymasından ileri
geldiği şüphesizdir. Hepsinin düşüncesinin ve konuşmasının, hep İslâm dinine
hizmet niyeti ile olduğu, buradan da anlaşılmaktadır.”