Zekâtı verilmiş mal, istif edilmiş mal değildir!..
27/04/2025 Pazar Köşe yazarı V.T
Ticaret malının zekâtı, ticareti yapılan maldan veya değeri altın veya
gümüş olarak verilir.
Seydî Alizade Efendi Osmanlı âlimlerindendir.
Amasya’da doğdu. Molla Çelebi’nin medresesinde ilim öğrendi. Bursa, Ankara ve
Akşehir, İznik ve Edirne medreslerinde müderrislik yaptı. Sonra Bursa ve Mekke
kadılığına, daha sonra Rumeli kadıaskerliğine tayin edildi. 983 (m. 1575)
senesinde İstanbul’da vefât etti. Hidâye adlı meşhûr fıkıh kitabının baş
kısmına, “Tergîb-ül-edîb” adıyla bir haşiye yazmıştır. Bu eserinde zekâtla
ilgili bazı meseleleri şöyle anlatır:
Ticaret malının zekâtı, ticareti yapılan maldan veya
değeri altın veya gümüş olarak verilir. Paranın zekâtını kolayca hesap edip
vermek için kırkta biri bulunur. Bu kadar liraya ne kadar altın alınıyorsa, o
kadar zekât vermek gerekir. Zekât zamanı hac zamanından önce olan, vakti
gelince, zekâtını verir. Kalan parayla hacca gider. Zekât zamanı hac zamanından
sonra, mesela muharrem ayında olan, önce hacca gider. Zekât zamanı
gelince, hacdan artan paranın zekâtını verir. Zekât verme günü gelip de,
zekâtını vermeyen, daha sonra fakirleşip, elinde hiç parası kalmayan kimse,
malı kendi telef ederse, zekât borcu affolmaz. Para kendiliğinden telef olursa
zekât affolur. Yani malı, kendi harcar veya telef ederse, zekât affolmaz.
Mesela borsada parasını yok ederse veya araba, buzdolabı gibi şeyler alarak
parasının hepsini harcarsa zekât affolmaz, zekâtını ödemesi gerekir. Malı
çalınırsa, kaybolursa, yanıp yok olursa yahut ödünç veya âriyet verip geri
alamazsa, o zaman zekât vermek gerekmez. Ödünç bir altın isteyen fakire, zekâta
niyet edip verilse, sonra da ona hediye edilse zekât sahih olur.
Dinimizde zekâtı verilmiş mal, kenz [istif edilmiş,
stok edilmiş mal] değildir, gayrimeşru mal değildir. Bu malı, kimsenin zorla
almaya hakkı yoktur. Zekâtını veren, malın hakkını ödemiş olur. Kimse bu malı
alamaz. Bir kimsenin mülkü, ondan izinsiz kullanılamaz. Zekât veya
sadaka-i fıtr verirken vekil olanın mutlaka sahibinin ismini söylemesi
gerekmez. Kendi adına, bu benim zekâtım dese veya hediyem dese caiz olur, çünkü
vekil asıl gibidir.
Terzilik yapan, diktiği gömleğin
ücretini fakirden almayıp, zekâta dâhil edebilir. Altın olarak vermesi daha
iyidir. Kalaycılık yapan, kalayladığı kapların ücretini fakirden almayıp
zekâtına sayabilir. Çünkü bunlarda mal temlik ediliyor. Fakire gömlek veya
kalay verilmiş oluyor.
