"Hocanın ölüm ânında ne işe yaradığını görelim!"
10/10/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Kerîmüddîn Ebdâlî hazretleri Hindistan'ın büyük velîlerinden
olup Kâbil ile Lâhor arasında, Osmanpûr beldesindendir. 1640 (H.1050) senesinde
vefât etti. İlk tahsîline memleketinde başladı. Daha sonra Lâhor'a gitti.
Oradan Serhend’e giderek İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi,
feyiz ve himmetlerine kavuştu. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin feyiz ve himmetleri
o kadar çok ve kuvvetliydi ki, daha sohbet olmadan, sâdece huzûrunda bulunmakla
Kerîmüddîn'in hâli değişti. İnâyetlere kavuştu. Misline rastlanamayan bereketli
nazarlar (bakışlar) altında, kısa zamanda çok ilerledi. Hazret-i İmâm ona
icâzet verdi. İcâzet ile şereflendikten sonra memleketine dönerek talipleri yetiştirdi...
Kerîmüddîn'in talebelerinden biri hastaydı. Durumunu
bildirdiler. Bunun üzerine Kerîmüddîn gelip o hasta talebenin yanında başka bir
yatakta yattı. Allahü teâlâya yalvardı. Rüyâsında o talebesinin yaşayıp
yaşamayacağını göstermesini diledi. Uykuya vardı ve rüyâsında siyahlar giyinmiş
düşman askerleri ile kendi talebelerinin muhârebe ettiklerini, hasta olan
talebenin ise, diğer askerlerden önde at koşturduğunu, kahramanca çarpışarak
düşmana çok zâyiat verdirdiğini, yaralanıp attan düştüğünü ve atının onu
bırakıp kalabalığa karıştığını gördü...
Uykudan uyandığında o talebesinin vefâtının yaklaştığını haber
verip, eshâbına techiz, tekfin ve defin için hazırlık yapılmasını söyledi.
Talebenin hastalığı ise ölüm şiddetinde görünmüyordu. Orada bulunan talebelerin
hepsi hayret ettiler. Az bir zaman geçince, hastanın durumu ağırlaştı. Nefesi
sıklaştı. Bu sırada orada bulunan ve tasavvuf ehlinin hâlini inkâr eden bâzı
kimseler kendi kendilerine; "Hocalığın ve talebeliğin şu anda (ölüm
ânında) ne işe yaradığını görelim" dediler. Onların bu düşüncelerini kalb
yoluyla anlayan Kerîmüddîn hazretleri, açıktan;
"Ey Allahım! Vefât etmek üzere olan bu hastanın hakîkî
tasavvuf büyüklerine bağlanması hürmetine, seni zikrettiğini bunlara da
duyur!" diye duâ etti.
Bu söz daha bitmeden, o ölüm hastasının açıktan açığa
"Allah! Allah!.." demeye başladığı duyuldu. Rûhunu teslim edinceye
kadar böyle devâm etti. Bu apaçık kerâmete şâhid olan yabancılar inkârlarından
vazgeçip, Kerîmüddîn'e bağlanıp talebelerinden oldular...