"Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu?.."
18/04/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ilim, sanat ve ticâreti
emretmektedir...
Muhammed Tayyib İbn-i Kîrân hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 1172'de (m. 1758) Fas’ta doğdu. Orada bulunan fıkıh âlimlerinden ilim tahsil etti ve çok talebe yetiştirdi. 1227(m. 1812)’de Fas'ta vefat etti ve Ravzat’ül-ulemâ Kabristanı'nda defnedildi. Buyurdu ki:
İslam dini ilme, sanat ve ticârete çok ehemmiyet verir. Kur’ân-ı kerimde
Zümer sûresinin dokuzuncu âyetinde meâlen, (Bilen ile bilmeyen, hiç bir olur
mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuştur.
Nisâ sûresinin yirmidokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey îmân edenler,
birbirinizin mallarını aranızda bâtıl yollarla yemeyiniz. Yani İslâmiyetin
harâm kıldığı, fâiz, kumar, hırsızlık ve gasp gibi bâtıl yollarla yemeyiniz.
Ancak birbirinizden râzı ve hoşnut olarak, ticâret ile ola) ve Bekara sûresinin
ikiyüzyetmiş beşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ bey’i, alışverişi halâl ve
fâizi harâm kıldı) ve Nisâ sûresinin otuzaltıncı âyetinde meâlen, (Allahü
teâlâya ibâdet ediniz. Ona hiçbir şeyi şerîk, ortak koşmayınız. Annenize ve
babanıza [söz ve fiil ile], akrabâya [sıla-i rahim ile], yetîmlere [gönüllerini
almak ile], fakîrlere [sadaka ile], akrabânız olan komşularınıza [şefkat ve
merhamet ile], binâ komşularınıza [iyilik ve onlara gelen zararlara mâni olmak
ile], dost ve arkadaşlarınıza [haklarına riâyet ve sevgi ile], yolcu ve
misâfirlerinize [yemek ve içecek ikrâm etmek ile], köle ve câriyenize
[elbiseler giydirmek ve yumuşak davranmak ile] iyilik ediniz) buyurulmuştur...
Böyle, nice âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ile Allahü teâlâ ve Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem” ilim, sanat ve ticâreti emretmektedir. Ayrıca,
anne ve babaya, akrabâya, yetîmlere, âcizlere, kimsesizlere, komşulara,
yolculara ve kölelere iyilik ve ihsânda bulunmayı, onların haklarını gözetmeyi
emir buyurmaktadır.
Kur’ân-ı kerîmde, fakîrlere, miskinlere, yolculara yardım etmekten çeşitli âyet-i kerîmelerde tekrar tekrar bahsedilmiştir. Böylece fakîrlere ve yolculara ve zayıflara yardım etmek, Müslümânlar arasında âdet olmuş, Müslümânların mühîm bir vazîfesi hâline gelmiştir. İki-üç hânelik bir Müslüman köyünde dahî, bir misâfir gelince, [gayr-ı müslim olsa bile] aslâ aç ve açıkta kalmaz. Hattâ İslâmiyetin hâkim olduğu yerlerde, Müslümânlarla berâber yaşamaları sebebi ile, gayr-ı müslim vatandaşlar arasında da, bu güzel âdet yerleşti.