Kaza ve kader meselesi ilahî sırlardandır...
12/09/2024 Perşembe Köşe yazarı V.T
Kaza ve kader, insanın
kudret ve ihtiyarını yani tercih hakkını yok etmez...
Ebû Abdullah Tlemsânî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh ve kelâm âlimlerdendir. 1310 (H.710) senesinde Cezayir’de Tlemsân şehrinde doğdu. Tunus'a giderek meşhur âlimlerin derslerine devâm etti. Sonra memleketine dönerek talebe yetiştirdi. 1370 (H.771) senesinde Tlemsân’da vefât etti. Fıkıh usûlüne dâir "Miftâh-ul-Usûl fî Binâ-il-Fürû" isimli eseri yazdı. Kazâ ve kadere dâir herkesin anlayabileceği bir tarzda yazılmış eseri de vardır. Bu kitap, bütün Magrib âlimlerinin bu konuda temel kitabı oldu. Bu eserinde şöyle buyuruyor:
İnsanların
çeşitli zamanlarda kendi istekleriyle, tercihleriyle yapacağı şeyleri, Allahü
teâlânın ezelde bilmesine kader denir. Kaza ise, kaderde bulunan şeyleri,
zamanı gelince Allahü teâlânın yaratmasıdır. Kaza ve kader, insanın kudret ve
ihtiyarını yani tercih hakkını yok etmez. İnsan, kendi ihtiyarıyla yapar veya
terk eder. Kulun kudreti ve kuvveti, işlerin yaratılmasında tesirlidir. Hiç
tesiri olmasaydı, cebir yani zorlama olurdu. Kudret, isterse yapmak ve isterse
yapmamak demektir. Yani yapması ne kadar kuvvetliyse yapmaması da o kadar
kuvvetlidir. Biri diğerinden daha kuvvetli değildir.
Kaza
ve kader meselesi ilahî sırlardandır, bu konuda konuşup tartışmayı Peygamber
efendimiz yasaklamıştır. Kaza kader meselesinde Ehl-i sünnet âlimleri ne
demişse onu öğrenip inanmaktan başka çare yoktur. Düşünmek, mantık yürütmek
doğru değildir. Biz Allahü teâlânın kazasına razıyız. Dua etmek, Allahü
teâlâdan bir şey istemek, kazaya razı olmaya aykırı değildir. Aykırı olsaydı,
dua etmek emredilmezdi. Dua ederiz, isteriz, fakat neticede başımıza gelene
razı olmamız gerekir. Felaketler hep nefsimizden geliyor, onlara nefsimiz sebep
oluyor. Fakat hepsini de Allahü teâlâ yaratmaktadır. Nefsimizden geleni,
Rabbimiz de irade ederse yaratır. Ancak, Allahü teâlâ, bilhassa iyi kimselere
acır, o iyi kimsenin nefsi istediği hâlde Allahü teâlâ irade etmez, istemez ve
o iş olmaz. O da, (Şu veya bu mâni oldu! Ben bunu istiyordum, istediğim
olmadı!) der. Hâlbuki Allahü teâlâ onu sevdiği için bunu yaratmadı.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Siz çoğu şeyi hayırlı,
faydalı zannedersiniz, hâlbuki o size zarardır, Rabbiniz size merhamet eder ve
o zararlı şeye sizi kavuşturmaz. Çoğu şeye de, zararlıdır dersiniz, kaçarsınız,
onlar sizin için iyidir, faydalıdır. Rabbiniz de onları size nasip eder.)