Niçin îmân ettin?
13/08/2020 Perşembe Köşe yazarı A.U
Osmânlı Devleti’nin kuruluş yıllarında Anadolu'da bir (İslâm âlimi) vardı.
İsmi, Seyyid Alaaddîn.
Bu zât, 1456 da vefat etti.
Kabr-i şerîfi, İçel’de Zeyne kasabasındadır.
O devirde bir (râhip) vardı.
Semerkant’a gelmişti.
Halkın îtikadını bozuyordu.
Meselâ Îsâ Nebî için;
“O, İlâhtır” diyordu.
Âlimler, hükümdâra;
“Sultânım! Anadolu'da Seyyid Alaaddîn adında bir büyük âlim var. Ona haber
iletelim. Bu râhibe, ancak o cevap verebilir” dediler.
Sultân da emretti:
Bu zâtı dâvet ettiler.
Seyyid Alaaddîn geldi.
Sultânın gözlerinden öpüp;
“Ey Hâlid! Resûlün emriyle geldim. O râhibi çağır da münâzara edelim” dedi.
Ertesi gün oldu.
Bir câmide buluştular.
Râhip, Seyyid Alaaddîn’i görür görmez şehâdeti getirip Müslüman oldu.
Kendisine sordular ki:
“Neden îmân ettin?”
Râhip, Seyyid Alaaddîn'e dönüp;
“Dün gece rüyâmda gördüğüm zât sizdiniz. Bütün suâllerime, rüyâda cevap
verdiniz ve beni tatmin ettiniz, hiç şüphem kalmadı. Uyanınca, söz verdim” dedi.
Sordular ki:
“Neye söz verdiniz?”
Dedi ki:
“Sizi görür görmez (îmân) edeceğime söz verdim.”