"Bütün dostların mezar kapısından dönerler!.."
25/06/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Ahmed Gavsî Dede Mevlevî şeyhlerindendir. İstanbul'da doğdu.
Bursa Mevlevîhânesi Şeyhi olan Sâlih Dede Efendiye talebe oldu. Hocasının emri
üzerine Konya'ya gitti. Sâlih Dede Efendinin vefâtından sonra İstanbul'a geldi.
Galata Mevlevîhânesi Postnişînliğine tâyin edildi. 1697 (H.1109) senesinde İstanbul'da
vefât etti. Sohbetlerinde Mesnevi’den anlatırdı. Buyurdu ki:
Ey mezar yolcusu! Hayattayken dostlarının çokluğuyla övünürdün.
O uzun yol boyunca dostlarını nerelerde yitirdin! Son arkadaşların da sana
mezar kapısında sırtlarını döndüler. Şimdi yanıbaşında seninle aynı toprağa baş
koyan tek bir yoldaşın kaldı; amelin... Eğer bu yoldaş kötüyse vay hâline!
Yok iyiyse sana müjdeler olsun. O senin, hesap gününde avukatın ve şahidin,
sırat köprüsünde de bineğindir. O hâlde mezara böyle bir arkadaşla girmeye
çalış.
Susuz kişinin dudağı tatlı suya hasrettir. Ama su da susamış dudakları özler.
Çocuk memeye âşıktır, memeyse kendisini emecek bebeğe. Muhtaç olan
cömert bir el peşindedir, cömert ise kendisinden isteyecek elleri gözler.
Yani fakrın gereği istemek zenginliğin şanı vermektir. Beriki ne kadar almaya
muhtaçsa Hak eri de o kadar vermeye müştaktır. Cömertlerin en cömerdi olan
Cenab-ı Hak ise "Yok mu benden isteyen?" diye kullarını
kendisine davet eder.
Beden bir, ama organları çoktur. Bedenleri bir araya getiren,
birleyip bütünleyen candır. Can giderse azaların hiçbiri kalmaz, hepsi ölür.
Müminler de böyledir, hepsi bir büyük bedenin uzuvları hükmündedir. Niçin?
Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır ve o can imandır. Nice hazinelerin bir
araya getiremeyeceği kalpler imanla bir araya gelmiş, kardeş olmuştur. İman ipi
kopmaya görsün, beden tesbihi dağılır gider...
Önemli olan dil akrabalığı değil gönül akrabalığıdır. Bu yüzden
bakarsın bir Hintli ile Türk anlaşırlar da aynı dili konuşan iki Türk
anlaşamazlar. O hâlde gönüldaş olmak dildaş olmaktan daha iyidir.
Elbette her ayağa bir ayakkabı, her sırta bir gömlek lazım. Ama ayakkabı darsa insan yalın ayak olmayı tercih eder. İnsanın evi barkı, vatanı elbette gurbetten iyidir ama bazen vatan yaşanmaz hâle gelir de -şairin dediği gibi- "Gahi gurbet vatan olur, gahi vatan gurbetlenir...” Ayakkabı nedir? Yerine göre arkadaş, eş, dost. O hâlde eşler ve dostlar dikkat etmeli ve sormalı: Ben nasıl bir ayakkabıyım? Korumakla mı yükümlüyüm, sıkmakla mı? Sonra evim nasıl bir ev? Cennet bahçesi mi, çilehane mi? Aman eşler... Dikkat!